2050 Net Zero: Hayal mi, Gerçek mi? Havacılığın En Büyük İmtihanı
Havacılık gökyüzünde özgürlüğü simgeliyor, ama aynı zamanda dünyamızın nefesini kesen karbon salınımlarını da beraberinde getiriyor. İşte tam da bu nedenle, “2050 Net Zero Emisyon” hedefi bugün havacılık gündeminin en önemli başlıklarından biri. Çünkü bu hedef yalnızca rakamlardan ibaret değil, geleceğimizin var olup olmayacağına dair bir yol haritası. Ancak insan sormadan edemiyor: Bu büyük söz gerçekten yerine getirilebilir mi?
2050 net zero emisyon hedefi, havacılığın karbon salınımlarını sıfıra indirmek değil; salınan emisyonları, karbon yakalama teknolojileri, sürdürülebilir yakıtlar (SAF), yeni nesil elektrikli ve hidrojenli uçaklar gibi yöntemlerle dengeleyerek net sıfır seviyesine çekmeyi amaçlıyor. Lakin işin zorluğu burada başlıyor. Çünkü havacılık, küresel karbon salınımının yaklaşık %2-3’ünü oluşturuyor ve hızla büyüyen bir sektör olarak bu oran artmaya devam ediyor.
IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) bu hedefi koyarken, 300’den fazla havayolu şirketini kapsayan küresel bir mutabakat oluşturdu. Türk Hava Yolları’ndan, Pegasus Hava Yolları’na, Lufthansa’ya, Emirates’ten Delta’ya kadar birçok büyük havayolu şirketi SAF kullanımına yönelik anlaşmalar yaptı. Havalimanları da boş durmuyor; örneğin Heathrow, Schiphol, Changi ve İstanbul Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı karbon nötr operasyon için yenilenebilir enerjiye yöneliyor. Aircraft üreticileri Boeing ve Airbus ise 2035’e kadar hidrojenle çalışan uçak prototiplerini gökyüzüne çıkarmayı vaat ediyor.
Fakat şunu da bilmek gerek: SAF bugün hâlâ pahalı, hidrojen altyapısı ise emekleme aşamasında. Yani teknoloji ilerliyor, fakat yol çok uzun.
2050’ye giden bu uzun yolda, havacılığın doğaya borcunu ödeyip ödeyemeyeceğini zaman gösterecek. Çünkü rakamlar umut verse de gerçekler acı: Ucuz uçak bileti, artan hava trafiği ve tüketim alışkanlıklarımız hâlâ çevre dostu değil. Ama umut da var. Çünkü bu hedef, havacılık dünyasının ilk kez küresel ölçekte ortak bir gelecek için birleştiğinin kanıtı.
Özetle, “2050 Net Zero” yalnızca bir iklim taahhüdü değil, insanoğlunun gökyüzüne bakarken vicdanıyla yaptığı bir anlaşma. Doğru mu? Evet, kesinlikle doğru bir karar. Ama kolay mı? Asla. Lakin insanlığın tarihi zorlukları aşma iradesiyle dolu değil mi zaten? Gökyüzünü özgürce seyredebileceğimiz bir gelecek için başka çaremiz yok.