spot_imgspot_img
19.5 C
İstanbul
Salı, 30 Eylül 2025

Posthümani̇sti̇k Çağa Doğru Havacılık Endüstrisi

Seçtiklerimiz

POSTHÜMANİSTİK ÇAĞA DOĞRU HAVACILIK ENDÜSRİSİ

Havacılıkta insan faktörlerinde nerdeyse kült olmuş bir film vardır: Sully. Filmin ana teması son sahnedeki bir cümle üzerine kuruludur: ‘40 yıllık kariyerim boyunca 1 milyon yolcu taşıdım; ama sonunda 208 saniyeye göre yargılanacağım.’ Kaptan pilot Sully Sullenberger karakterini oynayan Tom Hanks’in başrolünde yer aldığı bu film, gerçek bir havacılık olayıdır. 15 Ocak 2009 tarihinde US Airways Flight 1549 numaralı uçuşta, uçak kalkıştan hemen sonra bir kuş sürüsüne çarpmış ve kısa sürede iki motorunu kaybetmiştir. Kaptan Sully, New York’taki yoğun hava sahasında en güvenli çözümün Hudson Nehri’ne iniş olduğuna karar vermiş ve başarılı iniş yapmıştır. 155 kişinin sağ kurtulduğu bu olayda Sully’nin kararı ve eylemi, kahramanlık olarak görülmüş ve ‘Hudson Mucizesi’ olarak medyaya yansımıştır. Ancak sonrasındaki resmi soruşturmalarda kaptan pilotun kararı sorgulanmıştır. Film, bu sorgulama sürecini anlatırken, havacılık sektöründe çevresel etmenlerin insan faktörleri üzerinde oldukça etkili olduğu kabul edilmiştir.

Sivil hava taşımacılığının artışıyla birlikte 2000’li yıllardan sonra havacılıkta insan faktörleri ile ilgili kazalar ve olaylar sıkça gündeme gelmiştir. 2009 yılında Hudson mucizesi olayı ise, bu faktörün sektörde nasıl karşılandığını ve ne anlama geldiğini sorgulatmıştır. Her şeyin hızla değiştiği günümüzde ise ‘insan-merkezli’ anlayış sorgulanır hale gelmiştir. Havacılığın giderek daha fazla otomasyon, yapay zekâ, biyoteknoloji ve insan-dışı sistemlerle entegre hale gelmesiyle birlikte insanın rolünün dönüşümü başlamıştır. Havacılık güvenliği başta olmak üzere, havacılık performansı ve karar verme süreçlerinde ‘insan-merkezli’ anlayış değişmiştir. Bir diğer ifadeyle insan faktörleri konusunun yerini ‘posthümanist havacılık’ almıştır.

İnsanı evrenin merkezine koyan hümanist yaklaşıma eleştirel bir tavırla yaklaşan, insan ile insan olmayan varlıklar (hayvanlar, makineler, yapay zekâlar, doğa, vs.) arasındaki hiyerarşiyi sorgulayan posthümanizm, günümüzde sıkça duyacağımız bir kavram olarak karşımıza çıkabilir. Posthümanist havacılık, insanın havacılıktaki temel aktör rolünden çıkıp, teknolojik-zekâ ile birleştiği; sınırları, kararları ve hatta varoluşu yeniden tanımladığı yeni bir paradigma süreci olarak ifade edilebilir. Uçuşun yalnızca insan kontrolünde ve insan için olduğu varsayımını sorgulamakta ve yerine yapay zekâ, makineler ve çevresel faktörlerin birlikte yer aldığı bir hava-uzam düşüncesi ortaya koymaktadır.

Otonom yolcu uçakları, yapay zeka kontrollü hava trafik yönetimi, biometrik taramalar, yüz tanıma sistemleri ve gözetim teknolojilerinin havacılık endüstrisinin tüm alanlarında etkili olmaya başlaması, posthümanistik çağda endüstrinin nasıl şekilleneceği konusuna ışık tutmaktadır. Ancak yapay zekanın gezegen için ya da insanlık için ne getireceği tartışılırken, sektörlerin ve işletmelerin stratejisinin ne yönde ilerlemesi gerektiği konusunda soru işaretleri bulunmaktadır. Buna rağmen, havacılık sektörünün gelişimi için yapay zeka uygulamalarından beklentiler gün geçtikçe artmaktadır.

Teknolojinin gelecekte, tam otonom kargo uçakları, yolcu taşımacılığında insansız sistemler, yapay zeka destekli uçuş kontrol sistemleri vb. alanlarda kullanılacağı ifade edilmektedir. 2025 yılı içerisinde öne sürülen bu çıkarımların, 2009 yılında kaptan pilot ve yardımcı pilot sayesinde herkesin uçaktan kurtulduğu Hudson Mucizesi uçak kazasıyla kıyaslanırsa, pilotların insan sezgisi, deneyimi ve ani karar verme yeteneği, 155 kişinin hayatını kurtarmıştır. Yapay zekâ sistemlerinin benzer bir durumda, veri temelli kararları yeterli olur muydu? Bu soru, yapay zekânın güvenliği ne kadar sağlayabileceği konusunda önemli bir tartışma noktasıdır. Buna ilaveten yapay zekâlar, eğitildikleri senaryolar dışında ne ölçüde esnek ve yaratıcı kararlar alabilir? Hudson vakası, standart dışı bir durumdu. Bu tür olağanüstü durumlara karşı yapay zekânın ne kadar hazırlıklı olduğu bilinmemektedir ve ne olabileceği durumunda havacılık sektörünün stratejik yönelimi belirleyecektir. Yapay zekâ, tamamen otonom sistemler olarak değil, insan pilotlara destek sağlayan ‘yardımcı pilot’ sistemleri şeklinde entegre edilirse, Hudson gibi acil durumlarda karar verme sürecini güçlendirebilir. Bu bağlamda, insan + yapay zekâ birleşimi, gelecekte en güvenli uçuş modeli olabilir.


Dr. Öğr. Üyesi Gülaçtı ŞEN
Bölüm Başkanı
Balıkesir Üniversitesi
ESHYO Havacılık Yönetimi

İlgili Makaleler

- AJET -spot_imgspot_img

Son Dakika