Dali eserleri tek uçağa sığsa dahi sergileneceği ülkeye giderken neden en az iki uçakla taşınıyor? Müzelerin depolama işlerini lojistikçilere outsource etmesindeki en büyük engel nedir? Sergilenen eserler sergi bittikten sonra niye hemen başka bir sergide yer alamıyor? Bu soruların cevaplarını işte bu röportajda bulacaksınız.
“Altı yaşındayken aşçı olmak istiyordum, yedi yaşındayken de Napolyon. O zamandan bu yana da hırslarım giderek arttı.”
Salvador Dali
Türkiye’nin en pahalı sanat organizasyonu olan Dali Sergisi’nin Türkiye’ye gelmesi için Akbank’ın, sanat için ayırdığı yıllık 15 milyon dolarlık bütçesinin 7 milyon dolarını kullandığı belirtiliyor. Akbank’ın 60. yılı sebebiyle Sakıp Sabancı Müzesi’ne (SSM) getirdiği sergi, İspanya dışında gerçekleştirilen en büyük Dali sergisi olması dolayısıyla dünyada da yankı buldu. Eserin Türkiye’ye gelişi dünya basınında yer aldıktan sonra Yunanistan, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerden İstanbul’a haftasonu otobüslerle Dali turları düzenlenmeye başlandı.
Dali Sergisi’nin Türkiye’ye getirilmesi girişimi nasıl başladı?
Dali sergisinin SSM’ne getirilmesi 2,5 yıl öncesine dayanılıyor. Bu projeye iki buçuk yıl önce yoğunlaşıldı, İspanya ile gerekli irtibatlar kuruldu. Müze müdürümüz Dr. Nazan Ölçer ilk irtibatı gerçekleştirdi ve ekip olarak bunun takibi yapıldı ve son noktayı da Suzan Sabancı Dinçer Hanım koydu. İspanya da oldukça cömert davrandı ve çok sayıda eseri Türkiye’ye göndererek kendi ülkesi dışında sergilenen en büyük Dali Sergisi’nin açılmasına katkı sağlamış oldu.
Basında çıkan bazı haberlerde eserlerin hava kargo yoluyla taşınırken klimalı sandıklar kullanıldığı belirtilmişti. Bu kadar büyük bir serginin klimalı sandıklara sığması bize biraz “sürrealist yaklaşım” gibi geldi. Bu işin gerçeğini sizden öğrenebilir miyiz?
Haklısınız eserlerin klimalı sandıklarda taşınması haberleri asılsız. Eserlerin hepsi Dali Vakfı’nın isteği doğrultusunda iki ayrı uçakla geldi. İki ayrı uçak, uçak kazası riskine karşı eserlerin yarısının kurtarılmasını sağlayan bir önlem. Böylece eserler tamamen yok olmuyor. Uçakların kargo bölümü, uçuş sırasında iklimlendirilmezse ısı gerçekten eksi derecelere düşüyor. Bu tarz sanat eserleri taşınacağı zaman uçakların kargo bölümleri iklimlendiriliyor. Böylece eserlerin taşındığı bölüm de normal derecelere ulaşıyor. Kargo bölümünün iklimlendirilmesi taşımayı gerçekleştiren hava kargo şirketi için ekstra maliyet oluyor ve bu da faturalara yansıtılıyor. Dolayısıyla sizin de vurguladığınız gibi bu kadar büyük bir serginin klimalı sandıklarla taşınması biraz abartılı bir yaklaşım olmuş. Dolayısıyla gerçeği yansıtmıyor. Sandıklar çok gabarili ve yaklaşık 400 eseri bu sandıklarla taşımaya kalksak bize uçaklar yetmezdi. Bazı eserlerin bir duvar boyutunda olduğu düşünülürse sığacak sandık bulmakta da zorlanırdık herhalde.
Sergi İspanya’ya döndükten sonra yıpranmayı önleyebilmek için eserlerin başka sergiye gitmeden önce uzun bir dinlenme sürecine gireceği belirtiliyor. Bu aşamadan bahseder misiniz?
Eserler sergilendiği süre boyunca sergi ışıklarına maruz kalıyorlar. Sergi ışıkları da bu eserlere zarar veriyor. Uzun süre bir kağıda ışık tutsanız kağıt sararır. Aynı durum yağlı boya tablolar için de geçerli çünkü onlar da organik malzemelerdir. Mesela biz de sergiden dönen ve müzemize ait olan Sakıp Sabancı Resim Koleksiyonunu altı aydır dinlendiriyoruz. Bu koleksiyon ancak dinlenme süresi dolduktan sonra tekrar sergilenebilir. Sergilenen ürünün cinsine göre ışığın lüksü (birim yüzeye düşen ışık akısı miktarı) de değişiyor. Örneğin sergilerde kullanılan ışığın şiddeti kağıtta 40-60 lüks, kumaşta 80-100 lüks, yağlıboyada ise 150 lükstür. Dinlenme sürecinde bu ışığın yarattığı olumsuz etki minimize ediliyor.
SSM’ne yurtdışından böyle büyük eserler getirirken lojistik firması nasıl belirleniyor?
Bu işler proje bazında oluyor. Dali Sergisi’nin yurtdışından geliş ayağını Dali Vakfı’nın onay verdiği yabancı bir lojistik firması (Mapa) üstleniyor. Zaten Türkiye’de de olduğu gibi İspanya’da da bu kadar büyük bir serginin lojistiğini yapabilecek firma sayısı çok sınırlı. Böylesine önemli sanat eserlerinin lojistiği titizlik istiyor. Mesela bu eserler kapalı kasa kamyona birbirine değmeyecek şekilde yerleştiriliyor. Bu sebeple bir kamyona çok fazla sayıda eser yüklenemiyor. O kadar az sayıda eserin yüklendiği bir kamyonun boşaltılması bile sekiz saati buluyor. Her sandık özel olarak tek tek taşınıyor aynı özende boşaltılıyor.
“Yasal engel olmasa da depoyu outsource etmek zor”
SSM’nin taşıma işi için gerekli olan araç filosu yok, müze bu işi outsource etmiş, güvenlik hizmeti de outsource edilmiş. Müze, depo işini yasalar gereği outsource edemiyor ama Ozan Rıza Acar, yasa engeli olmasa dahi bu iş için kimseye güvenemeyeceklerini çünkü bu kadar pahalı bir işin altından kimsenin kalkamayacağını düşünüyor. Acar konu hakkında şunları söylüyor:
Depomuz
Lojistikçi firma iç transferleri de sağlıyor yani depodan sergileme alanına eserlerin taşınma işini de lojistik firması yapıyor. Eserler sergileneceği noktaya götürülene kadar lojistikçi firma tarafından taşınıyor. Yani eser bir tablo ise sergileneceği duvara asılana kadar veya elyazması bir ürünse vitrinin yanına kadar lojistikçi tarafından dikkatle taşınıyor.”