İstanbul Atatürk Havaalanı ‘nda basın birleşimi düzenleyen Dr. İbrahim Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu İstanbul Atatürk Havaalanı ‘nda önlemlerin yüksek olması gerekmekde olduğunu belirtti . Dr. İbrahim Kurt, "Türkiye’de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye’de tespit edilmiş vaka yok fakat bu özellikle İstanbul Atatürk Havaalanı ‘nın hub (toplayıcı) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması gerek . Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Zira uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" diye belirtti .
Port Clinic Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kurt, 3. havalimanında yolcu sayısının büyüklüğüne paralel olarak sıhhat kuruluşunun hastane ebatında olması gerekmekde olduğunu kaydederek, bu havalimanında sıhhat çalışanı sayısının 500-600 kişiyi bulabileceğini ifade etti . Kurt, Türkiye’nin en çok büyük havalimanı yer alacak İstanbul 3. havalimanında havacılıkta uzmanlaşmış bir hastanenin bulunması gerekmekde olduğunu ifade ederek şu şekilde açıkladı , "3. havalimanında dünyanın en çok büyük yolcu trafiği olan 150 milyon yolcu hedefleniyor.
Burada da hem terminalin hacmi hem de yolcu sayısındaki büyüklük dikkate alınırsa sunulacak sıhhat hizmetinin daha etraflı olması lazım gelir . Havacılığa uzmanlaşmış hastanenin olması lazım gelir . Sağlık ünitesi olan hastanenin yanında diğer terminallerde de daha küçük çaplı sıhhat merkezleri olabilir. Benim görüşüm en az 3 yoğun bakım donanımlı ambulansın 24 saat faaliyette olması lazım gelir . Tahminen burada 350 çalışanların çalıştığını düşünürsek yeni havalimanında 500-600 sayısını öngörmek mümkün."
Ebola virüsüne Türkiye’de henüz rastlanılmamasına karşın ihbarlar üzerine havayoluyla gelen yolculara sıhhat müdahalesinde mevcut bulunan Port Clinic ekiplerinin başında mevcut bulunan Dr. Kurt, hastalığa ait daha iyi bir koordinasyon çalışmasının yapılmasının önemine göze çarptı . Kurt, havayolu şirketleri ve sıhhat kuruluşları arasında ki koordinasyonun daha iyi bir seviyeye çekilmesinin süreci yönetmekte daha sağlıklı olacağını ortaya koyarak "Bu tür vakalarda Sağlık Bakanlığı yetkili. Türkiye’de ki bütün hudut kapılarında da Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü’ne bağlı birimler çalışma gösteriyorlar. Bu tür vakalarda birinci düzeyde yetkili organlar bunlar. Biz bunları destekleyici oluyoruz.
Bu tür vakalar Türkiye’de ilk kez tartışılmaya başlandığı için tedbirler de bu kapsamda yürüyor. Sağlık Bakanlığının kendi içinde aldığı birtakım tedbirler vardı. Şu anda bu tedbirler yaygınlaştırılması gerek . Üniteler arasındaki koordinasyonun biraz daha yaygınlaştırılması kanaatindeyim. Havayolu kuruluşları, yer hizmetleri, sıhhat birimleri arasında iyi bir koordinasyon olursa süreç daha iyi yönetilebilir.
Vakaların önceden tespit edilebilmesi çok fazla mühim . Bulaşmanın engellenmesi lazım gelir . Hasta ile temas olacağı vakit hastalık kuşkusu olan vakanın bilinmesi şüpheli vakanın doğru değerlendirilip, önleminin alınması gerek . Burada tedbir iki türlü olabilir. Öncelikle risk altındaki gruplar var. Bunlar kabin ve sıhhat personelidir. Buralardaki eğitim ve çalışmaların artırılması önemlidir. Karşılaşma ve başka yerlere taşıma riski bu personelde var. Hastalığın tedavisi mümkün olmadığı için hastalıkla karşılaşmayı, bulaşmayı kontrol altında tutmak gerek . Ön koordinasyon ve hastalık sorası koordinasyon artırılırsa daha sağlıklı yönetilebilir" diye belirtti .
Kurt, uluslararası yolcu trafiğinin yoğun olduğu İstanbul Atatürk Havaalanı ‘nda önlemlerin yüksek olması gerekmekde olduğunu de kaydederek, "Türkiye’de toplum sağlığını ilgilendiren genel bir risk yok. Türkiye’de tespit edilmiş vaka yok fakat bu özellikle Atatürk Havalimanının hub (toplayıcı ) özelliği kazanmasından ötürü, burada önlemlerin yüksek olması gerek . Bu vakalar ancak havayolları aracılığıyla taşınabilir. Zira uzak mesafelere ulaşımı havayoluyla olabiliyor" diye açıkladı .