spot_img
spot_imgspot_img
25.1 C
İstanbul
Çarşamba, 16 Temmuz 2025

Ne ‘havadan’ oynuyor, ne yerden

Seçtiklerimiz

ANADOLU KARTALLARI 
Yönetmen: Ömer Vargı, 
Senaryo: Hakan Evrensel 
Oyuncular: Engin Altan Düzyatan, Şevket Çoruh, Özge Özpirinçci, Ekin Türkmen, Alper Saldıran, Hande Subaşı
Ait olduğum kuşaktaki pilotluk sevdasının temel kaynaklarından biri, ‘Yüzbaşı Volkan’ adlı çizgi romandı. ‘Rahmetli’ Ali Recan’ın yarattığı bu karakter, son derece modern uçaklarda uçar, yeri geldiğinde CIA’e, KGB’ye kafa tutar, hatta ‘Ay’a bile çıkardı. İnandırıcı değildi ama yine de ruhumuzu okşardı.

Takımlarımızın Avrupa’da asla ikinci tur yüzü göremediği, Coşkun Özarı yönetimindeki Milliler’in her maçı neredeyse dört yiyerek tamamladığı, Eurovision’da sürekli alt sıraların işgal edildiği, siyah beyaz ekran karşısında ömürlerin tüketilmeye yeni başlanıldığı bir dönemdi ve 400 bin tirajıyla Krokodil ve Mad’den sonra ‘Dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi Gırgır’ın yanı sıra cümle âleme ‘posta koyan’ Yüzbaşı Volkan’dan başka gurur vesilemiz yoktu. 

Amma velakin aynı zamanda mesela Kızılmaske de okurduk ve Recan’ın, Yüzbaşı’nın maceralarını Fantom’dan fazlasıyla ilham alınmış karelerle önümüze attığını da, o küçücük aklımızla bile fark ederdik. Sonraları Volkan’ın esin kaynakları arasında Jean-Michel Charlier’nin yazdığı, Albert Uderzo’nun resimlediği (ki Uderzo ‘Asterix’in de çizeriydi) ‘Tanguy et Laverdure’un da olduğu yazılıp çizilmişti. 
 
‘Her şey Amerika’dan’ 

Bugünden itibaren vizyona giren ve sezonun en iddialı yapımlarından biri olan ‘Anadolu Kartalları’, bana ilk olarak ‘Yüzbaşı Volkan’ı, sonra da 1986 yapımı ‘Top Gun’ı çağrıştırdı. ‘Yüzbaşı Volkan’ı çağrıştırmasının nedeni, filmin genç pilotların mücadelesini anlatması değildi. Zamanında Recan, kendisine yöneltilen eleştirilere, bir röportajında şöyle yanıt vermişti: “Ne var? Her şeyimizi Amerika’dan alıyoruz, kahramanımızı almışız çok mu?” Ömer Vargı imzalı ‘Anadolu Kartalları’ da, aynı mantığın uzantısı bir çalışma gibi görünüyor. ‘Küçük Amerika’ ismiyle müsemma bu topraklarda, ‘Top Gun’vari bir ‘yeniden üretim’e, orijinal filmin çevrildiği 1986’dan tam 25 yıl sonra soyunuyor. 

Önce kısaca konu diyelim: Pilot olmak için yanıp tutuşan bir grup genç teğmen, Hava Harp Okulu’nun İzmir-Çiğli’deki üssünde sıkı bir eğitimden geçer. Bu aşamada bazıları elenir, bazıları ise yollarına devam eder. Film önce eğitim, sonra da uygulama aşamasına odaklanırken ana karakterlerin özel hayatlarına, aşklarına, aileleriyle ve komutanlarıyla ilişkilerine de göz atıyor… 

‘Anadolu Kartalları’, Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yılı kapsamında çekilmiş bir nevi propaganda filmi.

Amaç pilotluk mesleğini sevdirmek ve zamane gençleri arasından kendisini ‘havalı’ ve havadar’ hissedenlere, ilham kaynağı oluşturmak olsa gerek. Lakin ortada öyle suya tirit bir senaryo var ki, film boyunca doğru dürüst bir heyecana rastlanmıyor. Tabii asıl problem, eninde sonunda anlattığınız meslek askerliğin bir kolu ve ortada bir düşman yok. Düşman olmayınca da öykü sırtını, Üsteğmen Ahmet Onur’la, müzisyen sevgilisi Burcu’nun, sürekli yanlış anlaşılmalar eşliğinde gelişen derinliksiz ilişkisine bel bağlıyor. Bir başka yan hikâye de Binbaşı Kemal Tanaçan’ın, bir tür ‘Öğreten adam’ tadında gençlere rol modeli olmaya çalışması üzerine kurulmuş. Buraya kadar tamam, eyvallah düşman da bulamadınız ama hiç değilse derinlikli karakterler yaratır, en azından diyalogları gerçekçi ve samimi kılarsınız. Ve fakat ‘Anadolu Kartalları’ ne havada, ne de karada yeterince etkileyici. 

 
Nerde eski Vargı 

Asıl şaşırtıcı yan ise kamera arkasında Ömer Vargı gibi bir isim olmasına rağmen böylesi bir sonucun alınması. Vargı’nın ilk uzun metrajı olan Cem Yılmaz’lı ‘Her Şey Çok Güzel Olacak’ enfes bir çalışmadır, keza ‘İnşaat’ da bence bir klasiktir. Lakin işte bu denli usta bir yönetmenden böyle bir film izlemiş olmak hayal kırıklığımızın boyutlarını daha da büyütüyor. Vargı, bu ayki Sinema dergisinde yer alan söyleşisinde, ‘Anadolu Kartalları’ için “Bugüne kadar çektiğim en ağır filmdi” demiş. Düzeltiyorum, “En hafif film” olmuş. 

Oyunculuklara gelince; film böyle olunca bu konuda bir şeyler söylemek de zor oluyor. Yine de göze çarpan performanslardan bahsedelim. Üsteğmen Ayşe Dinçer’de Özge Özpirinççi açık ara filmin en iyisi. Genç oyuncu, kumaşını daha önce Zülfü Livaneli’nin ‘Veda’sındaki Fikriye rolüyle de göstermişti. Engin Altan Düzyatan ise Binbaşı Kemal Tanaçan karakteri için fazla ‘toy’ durmuş (bildiğim ve ‘bedelli’ askerlik serüvenimden hatırladığım kadarıyla bir ‘Binbaşı’ daha oturaklı olur). Öte yandan Düzyatan’ın ‘cool’ tavırları, rolü itibariyle sırıtmamış.

Hande Subaşı, evet çok güzel bir kadın ama oyunculuk açısından filmin en fazla göz tırmalayan ismi olmuş. Ama kusur onda mı, yoksa karakterinde mi, ‘Anadolu Kartalları’ itibariyle bu çok anlaşılmıyor. Ekin Türkmen’in canlandırdığı psikolog Özlem de, öykünün en yama tiplemesi. Öyle zorlama bir rol ki bu, ekip İzmir’de Özlem hanım orada, ekip Konya’da Özlem hanım bu sefer öğretim görevlisi olmuş, o da Konya’da… Bu ne tesadüfler dizisi… Garnizon içinde serbest dolaşım hakkına ise söyleyecek söz bulamıyorum. 

 
Arsoy’la Bora nerde? 

Hava Kuvvetleri Komutanı’nı Ediz Hun’un oynaması hoş bir ayrıntı gibi duruyor ama ben yine de filmde en azından 1963’teki ‘Şafak Bekçileri’ne saygı kabilinden Göksel Arsoy ve Ekrem Bora’yı da küçük rollerde izlemek isterdim doğrusu. 

Bu arada filmin bir artısı var, o da başlarda militarist bir yolda ilerleyecekmiş gibi görünmesine karşın, sonradan rotasını bulması. Hoş Konya’daki yarışma bölümünde yine bir ‘Türk’ün gücü ve cesareti’ türünden bir hamaset bölümü var ama söz konusu sahneler o kadar karikatürize ki, ciddiye alınıp üzerinde konuşulacak gibi değil. 

‘Top Gun’, ‘Memphis Belle’, ‘Der rote Baron’, ‘Flyboys’, ‘Stealth’, ‘Les chevaliers du ciel’… İşte size akla gelen belli başlı ‘Hava destekli filmler’… Hiçbiri sinema sanatı açısından çok da önemli yerleri işgal etmiyor. Ama sadece teknikleriyle değil öyküleriyle de belli oranda çekicilik taşıyorlar. ‘Anadolu Kartalları’ da böyle bir toplamın parçası olabilirdi ama ne yazık ki, sadece tekniğe yüklenmek suretiyle bu şansını kaybediyor. Hoş, o tekniğin de hem bir yararı yok hem de standartların çok altında seyrediyor.

Örneğin Konya’daki yarışma sahneleri, öyle basit, öyle alelacele çekilmiş ki, kim kimi vurmak istiyor ve neden ‘Bizimkiler’ (sözde) çok iyi, bunu görsel açıdan anlamak pek mümkün değil. 

Sonuç? Bu hafta perdede askerlerin (‘Anadolu Kartalları’) ve polislerin (‘Behzat Ç.’) çekişmesi var. Sinemasal anlamda kimin galip geleceği ise bence çok açık.

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika