S: Hala AB’nin kara listesindesiniz. Avrupa’ya uçmadığınız gerçeği uçuşlarınızı etkiliyor mu? Örneğin, yolcu sizinle uçmanın güvenli olmayacağı algısına kapılıyor mu?
RK: Neyse ki, bu tür bir problem yaşamıyoruz, uçaklarımızı kullanan Avrupa’dan pilotlarımız, Avrupa’dan bazı yolcularımız var ve şu ana kadar bu problemi yaşamadık. Ve gelecekte durumun daha iyi olacağını umuyoruz ve eğer gelecek hakkında realist bir şekilde düşünürsek, bizim için daha iyi olacak.
S: “Açık Semalar”ın yakında gerçekleşecek olmasıyla, servis sunduğunuz pazarlara servis sunacak daha çok havayolu olmasının Lion üzerinde nasıl bir etkisi olacak?
RK: Bunun ülke için, havayolları içi ve ayrıca bizim için daha iyi olacağını düşünüyoruz. Her değişiklik tabi ki zorlayıcı olacak ama, bazı negatif yönleri olsa bile, toplamda pozitif bir etkisi olacağını düşünüyoruz.
S: Garuda dışında başka bir düşük ücretli havayolundan herhangi bir rekabetle karşılaşıyor musunuz? Serbestleştirilmiş çevreyle ve artan rekabetle gelecekten korkuyor musunuz?
RK: Böyle olacağını düşünmüyorum.
S: Yolcularınız kaç tanesi tatil, kaç tanesi iş sebebiyle uçuş gerçekleştiriyor?
RK: %30’u tatil amaçlı uçarken geri kalanı sosyal ziyaretler – aile ve arkadaş ziyaretleri – ve iş amacıyla uçuyor.
S: İç piyasanın %45’ini kontrol ediyorsunuz. Lion Air’in hedefi nedir?
RK: Tam olarak sayısal bir hedefimiz yok, sadece diğer güzergahlara ve diğer ülkelere uçmayı ve büyümeyi planlıyoruz.
S: Diğer havayollarıyla herhangi bir işbirliğiniz var mı yoksa bu sizin iş modelinize uymuyor mu?
RK: Kendi başımıza iyi performans gösteriyor bu sebeple şu ana kadar herhangi bir işbirliğinde bulunmadık.
S: Aynı ihtiyaçları karşılayan hem Airbus hem Boeing uçakları sipariş ettiniz. Neden iki farklı model ve daha da önemlisi iki büyük rekabetçi uçak üreticisini seçtiniz?
RK: Diğer insanlardan ve diğer şirketlerden farklı olmak istiyoruz. Ek olarak, takımımızda bir boşluk olduğunu düşünüyoruz ve bu boşluğu 100 koltuklu uçaklarla doldurmak istiyoruz.
S: Daha kaç tane 100 koltuklu uçağa ihtiyacınız olacak?
RK: 100’den az ve uçaklar genellikle takım adalar tarafındaki daha önemsiz şehirler arasındaki direkt uçuşlarda kullanılacak.
S: Siparişinizin Bombardier’e olacağı doğrulandı mı yoksa bölgesel yolcu jetleri seneye piyasaya çıkacak olan Superjet, Embraer ve hatta Mitsubishi gibi diğer seçenekleri de göz önüne alıyor musunuz?
RK: Mitsubishi daha küçük bir marka ve Bombardier’de daha fazla seçenek şansı sunuyor. Seçimimiz Bombardier ve Embraer arasında olacak.
S: Bombardier ya da Embraer arasındaki son kararınızı ne zaman vereceksiniz?
RK: Birkaç ay içerisinde, muhtemelen yıl sonuna kadar kararımızı vereceğiz.
S: Biraz güzergahlardan bahsedelim. Genellikle iç hat uçuşları gerçekleştiriyorsunuz. Yeni merkezler oluşturarak daha çok büyümeyi planlıyor musunuz?
RK: Şimdiden Singapore, Vietnam, Malaysia, Philippines ve Hong-Kong’a uçuyoruz. Malezya’da bir merkezimiz var ve yıl sonuna kadar Tayland’da bir merkezimiz olacağını umuyoruz.
S: Uzun mesafeli bir bölüm açmayı planlıyor musunuz?
RK: Airbus 321’ler 7 saat uçuş gerçekleştirebildiği için bunun üzerinde düşünüyoruz.
S: Hava taşıma piyasasının 10 yıl sonra ne durumda olacağını düşünüyorsunuz?
RK: Faaliyette bulunduğumuz piyasanın 10 yıl sonra iki katına çıkacağını düşünüyoruz.
S: Bir havayolu kurmaya nasıl karar verdiniz?
RK: Seyahat acentesi olduğumiçin çok da bir şansım yoktu çünkü adalar arasındaki feribot seferlerindense hava seyahati, bizim bölgemizde çok daha fazla tercih edildiği ve daha ekonomik olduğu için doğal olarak ortaya çıktı.
S: Bir havayolunun düşük kar marjına sahip olmasını savunan insanlar var. Sizin kar marjınız ne olacak?
RK: Aslında bunu söyleyen insanlar var ama bu benim için doğru değil. Kar marjımız devam etmeye yetecek kadar iyi.
S: Okuyucularla paylaşmak istediğiniz son bir şey var mı?
RK: Endonezya’nın dünyanın dördüncü kalabalık ülkesi olması ve yılda %6.5’lik bir ekonomik büyüme yaşamasıyla, dünyadaki en büyük pazarlardan biriyiz. Havacılıkta lider olabiliriz. AB, IATA ve ICAO bizi desteklemeli, tüm yolcuların güvenliği için birlikte çalışmalıyız.
