Musa ALİOĞLU
malioglu@sagaairlines.com
Türkiye Cumhuriyeti’nin 61’inci Hükümeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmadan önce birilerinin yüreği ağzındaydı. Öyle ya, bakanlık demek yarı başbakanlık demekti. Böyle bir makamı kim bırakmak ister, kim böyle bir makamı arzu etmez. O nedenle herkesin gönlünde bakanlık yatar demek yerinde bir söz olsa gerek. Hükümet açıklandığında görüldü ki, birileri o güzelim koltuğu kaybetti, birileri koltuğunu başka bir koltukla değiştirdi, birileri var dı ki koltukları hiç ama hiç değişmedi. AKP’nin iktidar olmasından bu yana, üç aylık geçiş dönemi hariç koltuğunu hiç kaybetmeyen ve son açıklanan kabinede de aynı koltuğu koruyan sayılı bakanlardan biri de Erzincan Milletvekili olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dı. Binali Yıldırım’ın koltuğunu kaybetmemesinin altında yatan tek gerçek, Başbakanın ona olan itimadı, güveni ve sevgisi değildir. Şöyle bir özgeçmişine bakarsak onun bugünkü başarısının altında yatan gerçeğin ne olduğunu görebiliriz.
İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun olan ve aynı bölümde yüksek lisans yapan Yıldırım, Türkiye Gemi Sanayi Genel Müdürlüğü ve Camialtı Tershanesi’nde tam 15 yıl boyunca çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı. Bu 15 yıl onun ileride yapacakları için iyi bir çalışma süresidir.
İsveç’te bulunan Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ne ait Dünya Denizcilik Üniversitesinde (WMU) Denizde Can ve Mal Güvenliği Yönetimi konusunda ihtisas eğitimi alan Yıldırım, 6 yıl süreyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri İşletmeleri (İDO) da Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Bu görevi sırasında İstanbul’da toplu taşımacılığın denize kaydırılması yönünde önemli projelere imza attı. Dünyanın en çok yolcu taşıyan şirketi olanİDO bugünkü başarısını ona borçludur dersek yanlış olmaz.
Bir siyasinin hata yapma payı vardır. Ama bu payı en zor zamanlarda bile kullanmayan bir insan olarak onu eleştirenler bile, onun işini iyi yaptığını kapalı kapılar ardında söylüyor. Ama bir gerçek daha var ki, en az eleştiri alan bir bakan konumunda olması, onun işini ciddiye almasından kaynaklanmaktadır. Hızlı tren kaza yapınca veya uçak düşünce bir takım yazar çizer takımı hemen yaylım ateşe başlayarak onu koltuğundan etmenin gayreti içine giriyor. Dünyanın her yerinde kazalar oluyor, ama o ülkelerde kaza oldu diye hemen bakanları yargısız infaza tabi tutmuyorlar. Bir şirketin herhangi bir çalışanının yaptığı bir ihmalden ötürü koskoca bir bakanlık teşkilatını suçlamak veya suçun büyük bir kısmını bakana yüklemek insaf ölçüleriyle bağdaşmaz. Yani Güneydoğu’da 20 yıldır süren savaşta askerlerimiz şehit oluyor diye biz her yıl yeni genelkurmay başkanı atamak durumunda kalıyor muyuz? Eğer böyle olursa, bu ülkeye başbakan bile dayandıramayız. Binali Yıldırım, bana göre tam tabiriyle bir sakin güç. Az konuşan, çok düşünen bir insan. Daha doğrusu gözleriyle konuşan bir yönetici. Anlatmak istediğini çok lafla değil, sadece anlamlı bakışlarla ve bir iki sözle anlatmayı yeğliyor. Ekibini kendi kurduğu için onlara sonuna kadar sahip çıkıyor ve destekliyor. Onun basına yansıyan bazı konularda genel müdürlerine sahip çıkması, bana göre başarısının en temel ögelerinden biridir.