spot_img
spot_imgspot_img
28.4 C
İstanbul
Salı, 1 Temmuz 2025

Yeni Şafak Gazetesi’ni zora sokan bakan manşeti

Seçtiklerimiz

Yeni Şafak Gazetesi hakkında oy birliğiyle kınama kararı aldı.

Basın Konseyi, Yeni Şafak Gazetesi’nde; 6 ve 8 Ocak 2012 tarihlerinde; “TAV Bakanı”, “Bedava mı Tavlandı” başlıklarıyla yayınlanan haberlerle ilgili olarak aşağıdaki kararı vermiştir.

 

KARAR

 

ŞİKÂYETÇİ                         : Binali Yıldırım

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı

 

ŞİKÂYETÇİ VEKİLİ         : Av. Serkan Bayram

 

 

ŞİKÂYET EDİLEN            : Yeni Şafak Gazetesi

 

ŞİKÂYETİN KONUSU      : Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binalı Yıldırım vekili Av. Serkan Yıldırım, Basın Konseyi’ne yapmış olduğu 07.02.2012 tarihli yazılı şikâyet başvurusunda, Yeni Şafak Gazetesi’nin 06.01.2012 tarihli nüshasında “TAV BAKANI” ve 08.01.2012 tarihli nüshasında ise “BEDAVA MI TAVLANDI” başlıklarıyla manşetten yayınlanan haberler ile Basın Meslek İlkeleri’nin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Şikâyet konusu haberlerden ilki, Yeni Şafak Gazetesi’nin 06.01.2012 tarihli nüshasında “TAV BAKANI” manşeti ile ana sayfada yayınlanmıştır. Haber manşetinde özetle, İDO Genel Müdürlüğü’nden sonra Ulaştırma Bakanlığı koltuğuna oturan Binalı Yıldırım’ın İDO’ ya 800 milyon dolara sahip olan TAV’A ultra imtiyazlar tanıdığı ve TAV’a denizin ardından karada yolcu taşıma yetkisi veren genelge ile belediyeye 1,5 milyar dolar kaybettirildiği ifade edilmiştir.

Ana sayfa manşetindeki haber devamında ayrıca Süper Genelgeyle, TAV’A tanınan imtiyazların İDO’nun değerini üçe katladığı ve kendilerine verilmeyen imtiyazın TAV’a tanındığını belirten belediye kaynaklarının, tepkilerini “Bu Genelgenin ne demek olduğunu eski İDO müdürü Yıldırım bilir” sözleriyle ifade ettiği belirtilmiştir. Gazetenin 5. Sayfasında “TAV BAKANI bu işleri iyi bilir” başlığıyla verilen haber ayrıntısında ise şu ifadelere yer verilmiştir:

“2011 başında TAV’a 800 milyon Dolara satılan İDO, belediye elinde görmediği ’ilgiyi’ ilginç biçimde özelleştirmeden sadece 6 ay sonra Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nden gördü. Mart’ta yapılan özelleşme sonrası Eylül’de Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün özel bir genelgesiyle sınırsız imtiyaza kavuşan TAV’ın İDO’su daha önce sadece denizde gemilerle yolcu taşıyabilirken "süper genelge yetkisiyle" beraber, denizde- karada – şehir içinde yolcu taşıma yetkisine bir nevi bedavaya kavuştu.

40 LİMANDA 40 TERMİNAL

Genelgeyle 40 limanda 40 terminal işletme hakkına da kavuşan TAV’a tanınan imtiyazların İstanbul Büyükşehir Belediyesini de en az 1.5 Milyar Dolar kaybetmesine neden oldu. İDO ihalesinde çarpıcı gelişme. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak çalışırken, sadece deniz ulaştırma yetkisi olan İDO, 800 milyon Dolar’a özelleştirme sonrasında "ultra imtiyazlarla" donatıldı. Havaş’ı da bünyesinde tutan TAV’ın 800 milyon Dolar’lık ihale bedeliyle 30 yıllığına işletme hakkı alan TAV’ın İDO’su, ihaleden sadece 6 ay sonra Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün özel genelgesiyle değerini üçe katladı.

İBB 1.5 MİLYAR $ KAYBETTİ

TAV’a gemi ile yolcu taşıma yetkisinin yanı sıra 40 limanda 40 ayrı terminal kurarak, şehir içinde de yolcu taşıma yetkisi vererek, şirket değerini 3 kat arttıran genelgeyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de en az 1.5 milyar Dolarlık kaybına neden olduğu anlaşıldı.

Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 2011/15 YOLCU başlıklı genelge İDO’yu alan TAV’a ’ultra imtiyaza" yol açtı. "Kombine Taşımacılık" adı altında Denizyolu- karayolu, karayolu-denizyolu tüm taşımacılık faaliyetlerinde yetkilendirilen TAV, Türkiye’de limanların bulunduğu 40 ayrı ilde taşımacılık yapmak için Terminal açma yetkisine kavuştu. 3 sayfalık genelgenin 4. Maddesinde, "taşımada kullanılacak taşıtların söz konusu marinanın iskele ve limanlarda bu işe elverişli alan tahsisi yapması şarttır" ifadeleriyle TAV, nerede liman varsa o illere yeni terminal açma yetkisine kavuştu.

Minibüs, otobüs, taksi ve toplu ulaşımı saf dışı bırakarak ’tekel’ hakkı veren genelgede "Belli bir zaman tarifesine uymaksızın, deniz yolu taşıma aracının kalkış ve varış saatlerine göre, aynı taşıtla yolcu grubunun herhangi bir yerleşim yerinden alınarak marina, iskele ve limanlara götürülmesi" ifadeleriyle şehir içi ulaşım hakkı da TAV’a verilmiş oldu.

İDO’YU ÇOK İYİ BİLİRLER

İDO İhalesi ve sonrasında gelen Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün genelgesiyle en fazla İstanbul Büyükşehir Belediyesinin zarara uğradığını belirten belediye kaynakları ise genelgenin neden daha önce çıkarılmadığını anlamaya çalışıyor. Genel Müdürlüğü’n genelgesiyle TAV’a verilen imtiyazın boyutlarını en fazla Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bilebileceğini söyleyen aynı kaynaklar, "Ulaştırma Bakanı Yıldırım, özelleştirmeyle TAV’ın işletmeye başladığı İDO’yu en iyi bilen isimlerden biri. 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte AK Parti’den milletvekili olmadan önce İDO Genel Müdürlüğü koltuğunda oturuyordu. Kendisine bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün bu genelgesinin kimin işine yaradığını sonuçlarının da ne olacağını en iyi kendisi bilir" ifadelerine yer verdiyor.

İDO’ya şok imtiyaz

Daha önce İDO Genel Müdürü olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nden TAV’ın özelleştirmeyle aldığı İDO’ya şok imtiyaz. Müdürlük, belediye elindeyken yetki tanımadığı İDO’ya 6 ay sonra "süper imtiyazlar tanıdı. Denizde yolcu taşıyan şirket karada da faal olacak, terminal açarak şehir içi ve şehirlerarası yolcu taşıyacak. Büyükşehir’in milyon dolarlık kaybı olduğunu söyleyen belediye kaynakları, "Genelgenin anlam ve sonucunu en iyi eski İDO Genel Müdürü Binali Yıldırım iyi bilir" diyerek tepki gösteriyor.

Şehirlerarası firmalara darbe

Ulaştırma Bakanlığı’nın genelgesiyle Şehirlerarası otobüs firmaların da bir darbe daha vurulmuş oldu. Otobüs firmalarını bitirmeye yönelik bir karar, TAV elindeki İDO’ya sadece şehir içi değil, aynı zamanda şehirlerarası yolcu taşıma yetkisi de vermiş oldu. Kararla birlikte sadece minibüs, taksi işletmecilerinin değil, aynı zamanda otobüs işletmecilerinin de olumsuz etkileneceğini belirten otobüs işletmecileri, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü Genelgesi’nin ’kabul edilemez’ olduğunu belirtiyor.

Şikâyete konu diğer haber ise Yeni Şafak Gazetesi’nin 08.01.2012 tarihli nüshasının ana sayfasında “BEDAVA’MI TAVLANDI” manşeti ile verilmiş olup, bu manşetinde detayında “Gazetemizin “TAV Bakanı” haberi üzerine açıklama yapan ulaştırma Bakanlığı, “TAV’a sağlanan imtiyazı ihaleyle mi yoksa bedava mı verdiği” sorusunu yanıt sız bıraktı” ifadesine verilmiştir. Haberde ayrıca, “Ulaştırma bakanlığı tarafından yapılan açıklamada kombine taşımacılığın geliştirmeye çalışıldığı belirtildi.

Ancak İDO’nun değerini üçe katlayan havalimanı, karayolu ve denizyolu taşımacılığını birlikte yapan TAV dışında bir şirket bulunmadığından, süper imtiyazın “adrese teslim verildiği itiraf edilmiş oldu. İDO’yla bağını inkâr eden TAV ise, TASS şirketinin içerisinde yer alan Tepe İnşaat ve Akfen Holding’le bağlarını gizlemeye çalıştı. HAVAŞ’ın şehir içi taşımacılığının da “ilgimiz yok” diyen Ulaştırma Bakanlığı’nın izniyle yapıldığı belirtildi” ifade edilmiştir.

Gazetenin 6. Sayfasında “İmtiyaz’ı ihaleyle mi bedavaya mı verdin?” başlığıyla verilen haber ayrıntısında ise şu ifadelere yer verilmiştir:

“……Yeni Şafak Gazetesi’nin sürmanşetten duyurduğu Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a atfen ’TAV Bakanı’ şeklindeki haberimiz üzerine Ulaştırma Bakanlığı, TAV ve İDO’dan gelen açıklamalar hem itiraf niteliği taşırken hem de kendi içerisinde düştükleri çelişkileri ortaya koydu.

Gazetemizin haberine, tüm gün bekleyerek ancak gece yarısı cevap verebilen Ulaştırma Bakanlığı’nın 6 maddeyle geçiştirmeye çalıştığı açıklamada, bakanlığın ’kimseye süper imtiyaz tanımadığı, eşitlikçi hareket ettiği, kriterleri bulunduğu, İDO’dan sorumlu olmadıkları’ iddia edildi.

ADRESE TESLİM İMTİYAZ

Ancak açıklamanın içeriğine bakıldığında, Ulaştırma Bakanlığı’nın

kombine taşımacılığı geliştirme adına aldığı tedbirlerin, havalimanı, karayolu taşımacılığı ve İDO aracılığıyla denizyolu taşımacılığı hizmeti veren Tepe ve Akfen gruplarının şirketi TAV’a süper imtiyaz getirdiği de kabul edilmiş oldu. Bu üç hizmeti birlikte veren TAV dışında bir şirket olmadığı göz önüne alındığında, Ulaştırma Bakanlığı’nın kombine taşımacılığı geliştirme tedbirinin, "adrese teslim bir süper imtiyaz" olduğu da gözler önüne seriliyor. Ancak Ulaştırma Bakanlığı’nın, açıklamasında, "bu imtiyazı ihaleyle mi, yoksa bedava mı verdiği" sorusuna cevap vermemesi de dikkatlerden kaçmadı.

GENELGEYE KARŞI DAVA YAĞDI

TAV’a geniş imtiyazlar tanıyan, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün 20.09.2011 tarihli ve 2011KUGM-15/Yolcu sayılı hukuk ve mevzuata aykırı genelgesine karşı dava yağdı. Bu genelgeden zarara uğrayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok özel kuruluş da dava açtılar.

İTİRAF GİBİ AÇIKLAMA

Ulaştırma Bakanlığı’nın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Bugün bir gazetede sürmanşetten yer alan ve Bakanlığımızca bir taşımacı firmaya süper imtiyaz tanındığını iddia eden haberle ilgili aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.

1- Bakanlığımız 2006 tarihinden itibaren kombine taşımacılığı geliştirecek tedbirler almaktadır.

2- Bu bağlamda havayolu+karayolu, demiryolu+karayolu, denizyolu+karayolu kombine taşımacılığı alanlarında düzenlemeler yapılmıştır.

3- Söz konusu düzenlemeler yurt genelinde geçerli olan düzenlemelerdir.

4- Düzenlemeler; genellik, eşitlik, yeterlik kriterleri çerçevesinde yapılmıştır. Kamu ve ya özel herhangi bir kurumun/şirketin tanımlanması, ayrıcalıklı tutulması söz konusu değildir.

5- Kombine taşımacılık belgesi/yetkisi olan firmaların birbirleri ile anlaşarak birlikte taşıma yapmalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.

6- İDO özelleştirmesini Bakanlığımız yapmamıştır. Gerek özelleştirme gerekse özelleştirme sonrası izleyen süreçte Bakanlığımızın anılan şirkete imtiyaz sağlayacak bir uygulaması söz konusu değildir."

TAV’IN İDO’YLA BAĞI YOKMUŞ

TAV’ın açıklamasında, İDO’da TAV’ın herhangi bir bağı bulunmadığı iddia edilirken, yine kendi açıklamaları ile kendilerini yalanlamış oldular. TAV’ın açıklamasında yer alan "İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. (İDO), Tepe İnşaat Sanayi A.Ş.,(%30) Akfen Holding A.Ş,(%30) Souter Investments LLP(%30) ve Sera Yapı Endüstrisi ve Ticaret A.Ş.(%10) ile birlikte iştirak sahibi olduğu TASS Denizcilik ve Ulaştırma Hizmetleri A.Ş. (TASS) tarafından devralınmıştır. TAV Havalimanları Holding’in bu ortaklık yapısı içerisinde herhangi bir payı bulunmamakta" şeklindeki ifadede, TAV’ın, TASS şirketinin içerisinde yer alan Tepe inşaat ve Akfen Holding’e bağlı bir şirket olduğu gizlenmeye çalışıldı.

TAV-BAKANLIK ELELE

Öte yandan TAV’dan haberimiz üzerine yapılan açıklama da haberimizde yer alan bilgileri doğrular nitelikte. TAV’ın açıklamasında, ""TAV’ın İDO’su" şeklinde yazılan ifadeler gerçeği hiçbir şekilde yansıtmayıp, TAV Havalimanları Holding A.Ş.’in TASS Denizcilik ve Ulaştırma Hizmetleri A.Ş.’de herhangi bir ortaklığı bulunmamaktadır" denildi. Açıklamada yeralan "TAV Havalimanları Holding, Türkiye’de İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes Havalimanı ve Gazipaşa Havaalanı’nın işletmesini Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı DHMİ ile Kamu Özel sektör işbirliği çerçevesinde götürmektedir" cümlesi ise Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte hareket edildiğini ortaya koydu.

AYRICALIĞIN BELGESi

Yine TAV’ın açıklamasında "HAVAŞ, yapmakta olduğu tüm hizmetler için kanunlar çerçevesinde Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı SHGM (Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü) ve DHMİ (Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü) ve KUGM (Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü) tarafından yetkilendirilmiştir" denilerek, aslında İstanbul Büyükşehir Belediyesi uhdesinde olan şehir içi taşımacılık alanında, Ulaştırma Bakanlığı ayrıcalığıyla çalıştıklarını da kendileri belgelemiş oldu.”

 

Bu haberlerin yayınlanmasının ardından Basın Konseyi’ne şikâyet başvurusunda bulunan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım vekili Av. Serkan Bayram, söz konusu gerçeğe aykırı, yalan ve iftira niteliğindeki haberlerle müvekkilinin kişilik haklarına ağır surette saldırıda bulunulduğunu ifade etmiştir.

Av. Serkan Bayram, şikâyet dilekçesinde, özetle, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, üstelik Bakanlık tarafından çıkartılan genelgenin şikâyete konu haberlerle de hiçbir ilgisi olmamasına rağmen müvekkili ile ilgili olarak gerçeğe aykırı ve yalan haber yapıldığını belirtmiştir. Şikâyetçi vekili, bu haberin yayınlanmasından sonra ilgili taraflarca konuya ilişkin yapılan açıklamalara ve basın bültenlerinde verilen doğru bilgilere karşın, Gazetenin bir düzeltme yapmak yerine 08.01.2012 tarihli nüshasında ve internet sitesinde müvekkilin bir şirket tarafından "tav"landığını ve "Tav" isimli şirketin bakanı olarak görev yaptığı, bu şirket lehine yasadışı düzenlemeler yapıldığı yönünde ağır ithamlarda bulunduğunu belirtmiştir.

Şikâyetçi vekiline göre, bu ithamlar ile müvekkili hakkında gerek seçmen çevresi ve gerekse kamuoyunda, yaptığı görevinde çıkar sağladığı izlenimi uyandırdığı, müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak değil de bir şirketin bakanı olarak usulsüz ve yolsuz görev yaptığı, şirkete menfaat ve haksız imtiyaz ve haklar sağladığına dair, yanlı, gerçeğe aykırı ağır iftira ve ithamlarda bulunduğunu ifade etmiştir.

Şikâyet dilekçesinde ayrıca konuyla ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılan tekzip açıklamasındaki ifadelere ve ayrıca haberde ismi geçen ilgili şirketler olan İDO ile TAV şirketi tarafından basın açıklamalarındaki ifadelere ayrıntısıyla yer verilmiş olup, tüm bu tekzip ve basın açıklamaları ile Bakanlık tarafından yayınlanan genelgenin yapılan haberlerle hiçbir ilgisi olmadığı ve haberle amaçlananın haberi yayınlayan gazetenin bünyesinde bulunduğu HAVATAŞ ve diğer ortaklıklar ile dava dışı şirketler arasında çıkan ihtilaflardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Şikâyetçiye göre, müvekkili olayların içine çekmeye çalışan bu haberlerin esas itibarıyla, şikayet edilenle farklı ticari menfaat ve ilişkiler içerisinde olan TAV, HAVAŞ, HAVATAŞ ve şirketler arasındaki çıkar çatışmasından doğduğu ve bu durumun müvekkiliyle hiçbir ilişkisi olmadığı vurgulanmıştır.

Nihayet şikâyetçi vekili, açıklamış olduğu sebeplerle, söz konusu haberlerin Basın Meslek İlkeleri’nin 4. Ve 6. Maddelerine aykırılık oluşturduğunu, ayrıca Bakanlık ile İDO ve TAV şirketleri tarafından gönderilen tekzipleri dikkate almayan gazetenin Basın Meslek İlkeleri’nin 16. Maddesini de ihlal ettiğini ileri sürerek, bu hükümler uyarınca Yeni Şafak Gazetesi’nin kınanmasına ve uyarılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. 

 

ŞİKÂYET EDİLENİN YANITI: Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’e şikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlik mektubu 15 Şubat 2012 tarihinde, 0212 467 69 26 no’lu faksa gönderilmiş, mektubun teslim alındığı bilgisi Simge Yardım olarak bildirilmişse de Yusuf Ziya Cömert’den herhangi bir yanıt gelmemiştir.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu 7 Mart 2012 tarihli toplantısında dosyayı ele alarak aşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Şikayet konusu haberler, Ulaştırma Bakanlığı tarafından taşımacılık alanında çıkartılan bir Genelgede tanınan imtiyazlar ile,  kısa bir süre önce özelleştirilen İDO’yu satın alan TAV isimli şirkete büyük bir imkan tanındığı ve bu imtiyazlar yüzünden İDO’yu elden çıkartmış olan belediyenin 1.5 milyar dolar zarara uğratıldığı iddiasını konu almaktadır.

Bu iddia çerçevesinde, her iki haberde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın İDO’yu satın alan TAV şirketiyle olan ilişkisi sorgulanmış ve her iki haberde de bu sorgulamaya konu olan bu ilişkiyi ortaya koymak üzere Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile TAV isimli şirketin sahibi Hamdi Akın’ın yan yana konuşurken çekilmiş fotoğrafları yayınlanmıştır.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki, her iki habere konu olan iddia, Ulaştırma Bakanlığı gibi yürütme erkinin önemli bir parçası konumunda bulunan seçilmiş bir siyasetçi olan Binali Yıldırım’ın, kendi nüfuz alanında yer alan taşımacılık konusunda faaliyet gösteren bir şirkete haksız imtiyaz ve çıkar sağladığı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan, söz konusu iddia doğru çıkması halinde ismi geçen kişinin Yüce Divan’da yargılanmasına kadar gidebilecek son derece vahim ve önemli iddiadır ve bu niteliği ile bu iddianı kamuoyuna duyurulması, kuşkusuz bir haber değeri taşımaktadır.

Bununla birlikte, söz konusu iddianın, basının haber verme hakkının sınırları ile bireylerin kişilik haklarının korunması arasındaki sınırın korunması yönünden incelenmesi gerekmektedir.

Basın Konseyi  Yüksek Kurulu’nun yerleşmiş kararlarında sürekli olarak vurgulandığı üzere, Türk  hukuk öğreti ve uygulamasında, basın organları tarafından  yayınlanan haberlerin, haber verme hakkının sınırları içerisinde değerlendirilebilmesi için, bu haberlerin yayınlanmasına ilişkin olarak "kamu yararı ve kamusal ilgi", "gerçeklik" güncellik" ve konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık" koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Şikayet konusu haberi bu koşullar çerçevesinde ele aldığımızdfa ise şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:

Öncelikle, "kamu yararı ve kamusal ilgi" koşulu açısından, hemen yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, somut olayda her iki gazete haberinde de, Ulaştırma Bakanlığı gibi yürütme erki içerisinde en üst düzeyde sorumluluk üstlenmiş ve bu görevi yaklaşık 10 yıldır yürütmekte olan seçilmiş bir siyasetçi olan Binali Yıldırım’ın, bir imtiyaz genelgesi çıkartmak suretiyle, kısa bir süre önce özelleştiren İDO’yu satın alan TAV isimli şirkete büyük haksız çıkar sağladığı ve bu şekilde İDO’yu elden çıkartan belediyeyi büyük zarara uğrattığı ileri sürülmektedir ki, bu şekildeki bir iddianın kamuoyuna duyurulmasında elbette  "kamu yararı" bulunmaktadır.

"Gerçeklik" koşulu açısından ise, öncelikle belirtmek gerekir ki, Türk hukuk öğreti ve uygulamasında, yayınlanan bir haberin "gerçeklik" koşulunu sağlaması için, habere konu olayın mutlaka somut bir şekilde gerçekleşmiş olması zorunlu olmayıp, somut olayda mevcut verilerin böyle bir sonuca ulaşmaya elverişli olması, bu haberin gerçeklik koşulunu sağlaması için yeterlidir.

Uygulamada, bu duruma "görünüşte gerçeklik" ismi verilmektedir. Somut olayı bu açıdan incelediğimizde, habere konu iddia, Ulaştırma Bakanlığı tarafından çıkartılan bir Genelge ile TAV isimli şirkete çok özel imtiyazlar sağlandığı şeklindedir. Ulaştırma Bakanlığı ise cevabi yazısında, kombine taşımacılık hizmetinin geliştirilebilmesi yönelik by bu imtiyazların genellik, eşitlik ve yeterlilik kriterleri çerçevesinde yurt genelinde geçerli düzenlemeler olduğunu ileri sürmüştür.

Basın Konseyi olarak, söz konusu Genelgenin tamamı elimizde bulunmadığı ve bulunsa bile bu Genelgenin kapsam ve sonuçlarının irdelenmesi hususunun, Konseyin faaliyet alanının dışında kalması nedeniyle, bu haberin "görünüşte gerçeklik" koşulunu ne ölçüde sağlayabildiğini tespit noktasında, kesin bir yargıda bulunmanın mümkün olmadığı düşüncesindeyiz. Ancak bu konuda Ulaştırma Bakanlığının vermiş olduğu yanıtta belirtilen hususların ikna edici mahiyette olduğunun da altını çizmek ihtiyacı hissediyoruz.

"Güncellik" koşulu açısından, Söz konusu Genelge’nin 2011 yılı Eylül ayı gibi çok yakında bir tarih içerisinde yayınlanmış olması nedeniyle, şikayete konu her iki haberin güncel nitelik taşıdığını ve bu koşulun gerçekleştiğini belirtmek gerekir.

Nihayet, "konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık" koşulu açısından ise, şikayete konu her iki haberin ciddi birtakım sorunlar içerdiğini ifade etmek yanlış olmaz.

Bir kere, 06.01.2012 tarihli Gazete manşetinde yer alan "TAV BAKANI" ve 5. Sayfada haber içeriğinde yer alan "TAV BAKANI bu işleri iyi bilir" şeklindeki başlıklar ve 08.01.2012 tarihli Gazete manşetinde yine Ulaştırma Bakanı Binali yıldırım’ın fotoğrafı ile birlikte manşetten verilen "BEDAVA MI TAV’LANDI" başlığı ve 5. Sayfasındaki "İmtiyaz’ı ihaleyle mi bedava mı verdin?" başlığı bir arada değerlendirildiğin, henüz haber içeriğine girmeden salt manşetlerdeki başlıklar ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, birtakım kelime oyunları ile açıkça TAV isimli şirkete haksız imtiyaz ve çıkar sağlamakla suçlandığı görülmektedir.

Nitekim benzer bir durum her iki haberin içeriğinde de söz konusu olup, haber içeriklerinde Ulaştırma Bakanlığı’nın bu Genelgeyle TAV isimli şirkete olağanüstü imtiyazlar sağladığı, belediyeyi 1.5 milyar dolar zarara uğrattığı, bu imtiyazların "adrese teslim" tanındığı ve "Bakanlık-TAV Elele" başlığı ile bu her iki kurumun birlikte bir haksız çıkar sağladıkları şeklindeki suçlamalar ortaya konulmuştur. Şikayete konu her iki haberin, gerek başlık gerekse içeriklerinin değerlendirilmesi sonucu bu haberlerde, esas itibarıyla olması gerektiği gibi bir iddianın haberleştirilmesi yaklaşımının izlenmediği, aksine tamamen peşin hükümlü bir tavırla açıkça bir "yargı"da bulunulduğu görülmektedir ki, bu tarz bir yaklaşımın "konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık" koşulunu açık ve net bir biçimde ihlal ettiği kuşkusuzdur.

Diğer yandan, söz konu haberlerin hazırlanması aşamasında, haklarında bu son derece vahim iddianın ortaya konulduğu olayın tarafları olan Ulaştırma Bakanlığı, İDO ve TAV’ın görüşlerine hiç başvurulmaksızın ve Genelgenin içeriği konusunda onların düşünceleri hiç yansıtılmadığı için, "eksik araştırma" nedeniyle Basın Meslek İlkeleri’nin 6. Maddesinin ihlal edildiği ifade edilmelidir.

Ayrıca, 06.01.2012 tarihli şikayet konusu ilk haberin yayınlanmasının ardından gerek Ulaştırma Bakanlığı gerek İDO ve gerekse Tav tarafından gönderilen düzeltme yazıları ile yapılan basın açıklamalarının, 08.012012 tarihli şikayet konusu diğer haberde çarpıtılarak ve aksi anlamda başlıklar eklenerek, kamuoyunu manipüle edecek mahiyette yayınlanmış olması da, düzeltme ve cevap hakkının ihlali niteliğinde bir davranıştır.

Bu nedenlerle, Yeni Şafak Gazetesi’nin 06.01.2012 tarihli nüshasında “Tav Bakanı” ve 08.01.2012 tarihli nüshasında ise “Bedava mı Tavlandı” başlıklarıyla yayınlanan haberler ile Basın Meslek İlkeleri’nin;

 

–      Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez" şeklindeki dördüncü,

–      "Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın ve doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanamaz" şeklindeki altıncı,

–      "Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar" şeklindeki 16. Maddelerin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

 

–          Tüm bu verilerin ışığında, 06.01.2012 tarihinde yayınlanan “Tav Bakanı” ve 08.01.2012 tarihinde yayınlanan “Bedava mı Tavlandı” başlıklı yazıları ile Basın Meslek İlkeleri’ni ihlal eden, Yeni Şafak Gazetesi’nin "kınanmasına" oyçokluğuyla karar verilmiştir.

(Karar No: 2012/ 7)

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika