Kokpitte Başlamayan Ama Kokpitte Biten Bir Sorun: Pilotaj Eğitiminde Tükenmişlik Gerçeği
Havacılıkta riskler çoğunlukla teknik arızalar, meteorolojik değişiklikler veya operasyonel aksaklıklar üzerinden değerlendirilir. Ancak pilot olma yolculuğunda, henüz eğitim aşamasında ortaya çıkan ve genç adayları sessizce zayıf düşüren önemli bir tehdit daha bulunmaktadır: tükenmişlik. İronik bir biçimde bu sorun kokpitte başlamasa da, en görünür ve en kritik etkilerini yine kokpitte göstermektedir.
Tükenmişlik, pek çok sektörde yoğun iş yükünün doğal bir sonucu olarak görülse de pilotaj eğitimi bağlamında çok daha derin, çok daha yapısal bir içeriğe sahiptir. Simülatör seanslarında saniyeler içerisinde karar verme zorunluluğu, hataya toleransın neredeyse sıfır olması, sürekli performans değerlendirmeleri, akademik gereklilikler ve rekabet ortamının yarattığı baskı; öğrenci pilotları görünmez bir stres döngüsünün içine çeker. Bu döngü yalnızca duygusal dayanıklılığı zorlamakla kalmaz, bilişsel kapasiteyi de sistematik biçimde aşındırır.
Yürüttüğüm araştırmanın sonuçları, tükenmişliğin rastlantısal değil; öğrencinin karar verme stili ile doğrudan ilişkili olduğunu açıkça göstermektedir.
✔ Rasyonel Karar Verme Stilinde Tükenmişlik Daha Düşük
Rasyonel karar verme stiline sahip öğrenciler; bilgiyi analiz eden, seçenekleri yapılandıran ve problemi sistematik biçimde çözen bir zihinsel modele sahiptir. Bu yaklaşım özellikle baskı altında:
- Zihinsel enerjinin kontrollü kullanılmasını,
- Olayların daha nesnel değerlendirilmesini,
- Stres karşısında performansın daha tutarlı kalmasını sağlamaktadır.
Bu yüzden bu grupta tükenmişlik düzeyleri anlamlı biçimde daha düşüktür.
✔ Kaçıngan Karar Verme Stilinde Tükenmişlik Daha Yüksek
Kaçıngan karar verme stilinde ise tablo tersine dönmektedir. Kararı geciktirme, sorumluluk almaktan kaçınma ve riskle yüzleşmekte zorlanma gibi davranışlar; eğitim sürecinin her aşamasında stresin çarpan etkisiyle büyümesine neden olur.
Ertelenen her karar, zihinsel bir stres yüküne dönüşür ve bu da:
- Özgüven kaybına,
- Performans kaygısının artmasına,
- Bilişsel yorgunluğun yükselmesine yol açar.
Bu nedenle tükenmişlik bu grupta çok daha yüksek seyretmektedir.
Bu Bulgular Bize Ne Söylüyor?
Tükenmişlik, yalnızca duygusal bir tükenme durumu değildir.
Pilotun bilişsel tercihleri, karar verme modeli ve stres anındaki zihinsel işleme biçimi, tükenmişliğin derecesini doğrudan belirlemektedir.
Bu nedenle karar verme stilleri, yalnızca psikoloji araştırmalarının konusu olmaktan çıkıp havacılık emniyetinin kritik bileşenlerinden biri hâline gelmektedir.
Çözüm Nerede?
Geleceğin pilotunu yetiştirmek, sadece teknik becerileri öğretmekten ibaret değildir.
Bilişsel dayanıklılığı geliştirmek, artık eğitim programlarının zorunlu bir bileşeni olmalıdır.
Havacılık eğitim kurumlarının:
- Karar verme stillerine yönelik farkındalık geliştiren eğitimler sunması,
- Bilişsel esnekliği ve stres yönetimini merkeze alan modülleri artırması,
- Simülatör senaryolarını yalnızca teknik değil, bilişsel kapasiteyi ölçen yapılarla zenginleştirmesi,
- Öğrenci tükenmişliğini erken dönemde izleyebilecek sistemler kurması
kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Çünkü iyi bir pilot; yalnızca doğru manevra yapan değil, doğru karar veren, zihinsel yükünü yönetebilen pilottur.
Tükenmişlik Kokpitte Başlamaz, Ama Kokpitte Karar Kalitesini Belirler
Pilotaj eğitimi sürecinde biriken bilişsel yük, görünmez bir stres döngüsü yaratarak adayların zihinsel kapasitesini doğrudan etkiler. Bu nedenle tükenmişliğin dinamiklerini anlamak, yalnızca öğrencinin iyi oluş hâlini değil, aynı zamanda geleceğin uçuş emniyetini ilgilendiren kritik bir adımdır.
Tükenmişlik kokpitte başlamaz; fakat en net ve en yıkıcı etkisini kokpitte gösterir.
Bu gerçeği erken fark etmek, hem eğitim kurumlarının hem de sektörün ortak sorumluluğudur.




