spot_img
spot_imgspot_img
17.9 C
İstanbul
Perşembe, 28 Mart 2024

Dünya Enerji Jeopolitiği, Büyük Orta Doğu Projesi ve TÜRKİYE

Seçtiklerimiz

21’nci Yüz Yıl ” Dünya Enerji Güvenliği ”, sadece ABD, AB ve Batı için değil aynı zamanda Hindistan, Çin, Japonya gibi enerji tüketen ve ekonomisi gelişen ülkeler için en can alıcı sorun olacaktır. Bu nedenle de, ” Büyük Orta Doğu Projesi ” bağlamında Irak’ın kontrolü petrolün yakıt olarak değil, güç olarak kullanımı içindir. Orta Doğunun ABD tarafından kontrol altına alınması, Avrupa’nın, Japonya’nın ve Çin’in musluğunun el altında bulunması anlamını da taşımaktadır.

Büyük Orta Doğu Projesi, genelde Afrika’da Fas’tan Asya’da Çin sınırlarına uzanan coğrafyada yer alan 22 devletin siyasi yaşamında bulunan ve ABD’ye muhalif yönetimlerin yok edilmesi ve ABD’ye bağımlı bağımlı bir siyasi, ve ekonomik düzenin kurulmasını amaçlamaktadır.

ABD’nin ulusal çıkarları açısından Orta Doğu coğrafyasını her alanda daha yoğun olarak etkisi altına alma amacıyla, kanıt olup olmadığına bakmaksızın, kendi varlığı için tehdit ortamı yaratacağını düşündüğü devletlere ve her oluşuma karşı, hiçbir kurala uymaksızın müdahale etmekten kaçınmamaktadır.

ABD, bu amaca yönelik olarak da kendi askeri gücünü kullanmak yerine, edindiği yeni müttefikler ile Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek, Basra Körfezi bölgesine hakim olmak , Avrasya’yı kontrol etmek ve uzun vadede Dünya egemenliğini tesis etmek istemektedir. 11 Eylül 2001 New York ikiz kule saldırısını cezalandırmak amacıyla Afganistan’ın ardından Irak’ı işgal altına alınması da bu ”Büyük Orta Doğu Projesi” stratejisinin ilk adımları olmuştur.

Büyük Orta doğu Projesi ile, bölgesinde ”GÜÇ” olma konumundaki devletlerin bu etkinliklerinin azaltılması, askeri güçlerinden ABD’nin ulusal çıkarına uygun bir şekilde istifade edilmesi, mali ve ekonomik yardımlar ile ABD’nin nüfuzunun yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Gerçekleştirildiğinde Orta Doğuya refah ve özgürlükler gelecek, tüm anlaşmazlıklar giderilecek gibi söylemlerin arkasında ABD’nin Orta Doğu Bölgesi’nde egemen olması stratejisi yatmaktadır.

ABD, Orta Doğu Bölgesinde ” Amerikan Barışı” getireceği iddiasıyla Ulus Devletlerin, bir federasyon altında birleştirilmiş federal devletlere dönüştürülüp ” böl, küçült, birleştir ve yönet stratejisi ile Büyük Orta DoğuProjesini gerçekleştirmek istemektedir.

Günümüzde yaşanan olaylar, hegemonik politikalar güden ABD ile enerji rezervlerine sahip enerji devi Rusya arasında gizli ve açık bir savaşın başladığı gözlenmektedir. Rusya’nın, petrol ve gaz kaynakları, enerji iletim hat ve depolama imkanları üzerinde kurduğu kontrollar ile tüketici ülkeleri kendine bağımlı hale getirmeyi ve enerjiyi bir dış politika baskı ve tehdit aracı olarak kullandığı görülmektedir.

ABD ve Batı Dünyası, bugün Orta Doğu Bölgesindeki hedef ülkelerde İslamiyetin mehzep yaklaşımlarından ve ayrılıklardan istifade edip ve de körükleyerek ”Ilımlı İslam” adı altında ulusal kimliklerinden arındırılmış, ümmetçiliği esas alan toplumlar yaratmaktadırlar. Ancak bu yapılırken, Ilımlı İslam ABD ve Batı Dünyasını tehdit eder hale gelmiş ” Radikal İslama ” dönüşmüştür.

Laik ve Demokratik yapısı, yetişmiş genç nüfusu, dinamik ekonomisi ile bölgesel bir güç konumundaki Türkiye’nin Ilımlı İslam ile bütünleştirilmesi ve Orta Doğu Bölgesinde özenilecek bir model ülke yaratılma çalışmaları ABD’nin ve tüm Batı Dünyasının savunduğu bir strateji olmuştur. Avrupa Birliği dışında tutulacak bir Türkiye, ABD’nin ve AB’nin Orta Doğuda örtüşen menfaatlerinin savunucusu olacağı politikaları da ağırlık kazanmışdır.

Kısıtlı petrol ve gaz yataklarına sahip Türkiye’nin, üretici Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Irak ve Suriye doğalgaz ve petrolünün Avrupa Birliği ve Dünya Pazarları arasında güvenli bir enerji koridoru olması, petrol ve doğalgaz boru hat ve depolama tesislerinin mevcudiyeti sadece ekonomik bakımdan değil buna paralel internasyonal ve güçlü politikalar yürütebilmesine imkan sağlamaktadır. Türkiye’nin enerji jeopolitiğinde öne çıkan konumu ile ”Büyük Güçlerin” enerji güvenliği mücadelesinde kilit bir ülke olarak rol alması kaçınılmaz olmuştur. Türkiye, Hazar, Kafkasya ve Orta Doğu’nun önemli petrol ve gaz kazanım sahaları ile Avrupa’daki tüketim pazarları arasında enerji koridorunda tüketici, tedarikçi ve yatırımcı bir ülke konumuna gelmiştir.

Ekonomik ve çıkar mücadeleleri en acımasız bir şekilde Orta Doğu’da devam ederken, Türkiye sahip olduğu sayısız avantajı zamanında gerçekleştirerek enerji koridoru bir ülke konumuna gelebilecektir. Bu durum,bir taraftan Türkiye’ye güvenlik sağlarken, ekonomisini güçlendirecek ve diğer taraftan dış politikalarda da yeni bir çığır açacaktır.

Esen Kalınız !

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika