Başbakan Erdoğan, Grand Cevahir Otel’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından düzenlenen "Herkes İçin Daha Eşit Bir Dünyada Eşitlik Komisyonlarının Rolü" konulu uluslararası konferansa katıldı.
Konuşmasında, iletişim teknolojileri sayesinde zıt kutupların birbirinden haberdar olduğu bir süreçten geçildiğini belirten Erdoğan, "Batıda evi, birkaç arabası, soysal güvencesi, yüksek maaşı olan, marketlerden sepetlerini tıka basa dolduran bir tüketici profili varken, doğuda insanların kuyudan su çekip, sıcak suyu çorba niyetine çocuklarına sundukları bir yoksulluk manzarası var.
Kuzeyde bilgisayar, televizyon, telefon hayatın vazgeçilmezleri arasına girerken, güneyde hayatında bir kez olsun ‘alo’ dememiş milyonlarca insan var. Dünyanın bir kısmında çocuklarının eğitim, sağlık, sosyal güvenlik haklarını güvence altına alan bireyler varken, diğer bir kısmında yarın ne olacağını bilemeyen, yaşam savaşı veren bir kesim var" dedi.
Başbakan Erdoğan, ortadaki tezatın, farklı dünyalar arasındaki bu uçurumun, en fazla kadınları etkilediğini söyledi. Gelir dağılımdaki, refahtaki eşitsizliğin en fazla kadınları hedef aldığını belirten Erdoğan, "Dünyanın her yerinde kadınlar savaşın, terörün, törenin, istismarın, acizlerin, şiddetin doğrudan mağduru oluyor. Yoksulluk, eğitimsizlik, çarpık kentleşme, göç, herkesten önce kadın ruhunu tahrip ediyor.
Çocukları kucaklarında katlettiler, bebekleri mama bulamayan, eşlerini gözlerinin önünde kaybeden kadınlar, sadece biricik varlıklarını değil, aynı zamanda geleceklerini kaybediyorlar. Türkiye olarak dış politikada değişmeyen ilklerimiz var. Ayırım yapmadan herkes için hak, adalet, barış, hukukun üstünlüğü, refah ve evrensel insan hakları istiyor ve güçlü şekilde bunu savunuyoruz. Son dönemde bölgemizde esen değişim rüzgarlarını destekliyor, değişimin olumlu yönde olması için her türlü katkıyı veriyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, hükümetin son 8 yılda gerçekleştirdiği reformların tüm dünyada takdirle izlenirken, bölgede de sağlıklı bir değişim noktasında örnek teşkil ettiğini söyledi. Bunun, ‘bozulmadan değişmek mümkündür’ tezini ortaya koyduğunu belirten Erdoğan, "Yerel dinamiklerle değişmek mümkündür. İnançları tahrip etmeden, toplumsal değerleri ve topluma sırtını dönmeden gelişmek mümkündür. İşte Türkiye, böyle bir değişimin mümkün olduğunu açık olarak ortaya koydu.
Değişimi engellemeye yönelik tüm girişimlere, demokrasinin ileri standartlara ulaşmasını zorlaştıran tüm senaryolara rağmen Türkiye engelleri aşarak değişim ve dönüşümü bir ruh olarak yakalamıştır. Kadınlar, tarihin her dönemde değişimin öznesi oldular. İsrail tekrar Gazze’yi vurmaya başlamıştır.
Kadınlar, çocuklar, insanlar ölüyor. Mısır’da kadın olmanın zorlukları, maalesef modern dünyanın ilgisini yeterince çekmemiş. Libyalı kadınların yaşadığı dram ekranlara yeterince yansıtılmıyor. Iraklı kadınların yaşadığı trajedi, insanlığın vicdanını henüz kanatmamıştır. Türkiye’de oğullarını, kızlarını terör örgütünün saldırılarında kaybeden anaların acısı, yeterince anlaşılmamıştır" açıklamasında bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kadınların özellikle reklam piyasasında istismar edildiğini söyledi. Bunun dünya genelinde yaşandığını belirten Erdoğan, "Bu istismardan öte bir olay. Bu, kadının tacizidir. Kadın taciz edilmektedir. Bununla rant elde etme mücadelesini veren bir emperyalist zihniyet var, bir faşist zihniyet var.
Buna karşı kimsenin direndiğini görmüyoruz. Kimse bunu gündeme getirmiyor. Asıl olan bu. Buna karşı kadın ayaklanmış mıdır. Kusura bakmayın ama ayaklanmamıştır. Gözlerinin önünde bu yapılmaktadır. Belediye başkanlığımda bir reklamı otobüs duraklarına astırmadım diye medya bana saldırdı ama ben taviz vermedim. Çünkü kadına saygım var. Bugün olsa yine aynı şekilde başında bulunduğum partinin hiçbir belediyesinde buna müsaade etmem.
Mısır, Tunus, Libya meselesi ortaya çıktığında da söyledim. Belli ülkeler için demokrasiyi doğuştan kazanılmış bir hak olarak görmek, bunun karşısında belli ülke ve bölgeler için demokrasiyi hak olarak görmemek açıkça ayırımcılıktır. Siyaset yapan bir kadın çıkıyor eğer ben ‘Arap kadınıyla yan yana gelmem’ diyorsa, bu kadına saygısızlıktır. Amerika’da yıllar yılı siyah-beyaz ayırımı yapıldı. Bunlar tarihte kaldı.
Şimdi Türkiye’nin parlamentosunda bile bakıyorsunuz siyaset yapan bir kadın çıkıyor ‘Arap kadınıyla bir araya gelmem’ diyor. Bu ayırımcılık değil mi? Biz bir zenci de olsa, bir kölede olsa onunla yan yana gelir, onun derdiyle dertlenmenin mücadelesini veririz. Çifte standart bumerang gibi, döner sonunda o fırlatanı bir gün gelir bulur. Çifte standart, vicdanlarda onarılmayacak yaralar açabilir" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği için yarım asırdan bu yana gayret sarf eden bir ülke olduğunu söyledi. AB’nin, Türkiye’ye hiç samimi davranmadığını belirten Erdoğan, "Ahde vefa anlayışı AB’de yoktur ama biz sabırla, inatla bu yolculukta devam ediyoruz. AB müktesebatının da gereklerini yerine getirmeye gayret ediyoruz. ‘Eğer bunlar yerine gelirse olur’ diyorlar. Yerine gelmeyen ne onu söyleyin. AB üyesi ülkelerden 27 ülkenin içinde Türkiye’nin yakaladığı standartları yakalayamayan çok ülke var. Niye bize böyle yapıyorlar.
Türkiye, halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman. Bunun için böyle yapıyorlar. AB’yi Hıristiyan Kulübü haline getirdiniz diyorum. Biz ise şu anda İspanya ile birlikte Medeniyetler İttifakı’nın adımlarını attık. Niye bunu kuruyoruz. Şu anda 100’ü aşkın ülke ve kuruluş, Medeniyetler İttifakı’na üye. Dünya teröre kurban edilmesin diye bu adımı atıyoruz. Medeniyetler çatışmasıyla insanlık büyük bir bedel ödemesin. Dünya, Medeniyetler İttifakı ile barışı yakalasın. Bunu istiyoruz" dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin birliğe üyeliğinin medeniyetler çatışmasına bir anti tez oluşturacağını söyledi. Türkiye’nin, 1.5 milyarlık İslam dünyasıyla batı dünyasını köprü olmak suretiyle birleştireceğinin altını çizen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Terörle ilgili büyük engeller aşılır. Türkiye’nin üyeliği, doğu ile batının birbirini daha iyi anlamasını sağlar. Birileri bunu anlamak istemiyor" diye konuştu.
Aynı zihniyetin, yapılan tüm uyarılara rağmen Libya’ya yönelik operasyonda zihinleri karıştırdığını savunan Erdoğan, şunları söyledi:
"Maalesef ‘Haçlı seferi’ gibi son derece münasebetsiz tanımlamalar da yapıyor. Zihinlerde soru işaretleri oluyor. Son yaşananlar, Türkiye’nin tavrında, tutumunda, uyarılarında ne kadar haklı olduğunu göstermiştir.
Bugün Türkiye eğer NATO bu işi ele alsın diye ısrar etmiş ve NATO’nun şu anda işi ele almasında aktif rol oynamışsa asla bizden NATO ve Arap ligiyle müşterek bu hareketin yürütülmesi teklifini yapmak suretiyle Irak’ta yaşananların yaşanmasını istemiyoruz. Hiçbir zaman Türk uçakları, bizim askerimiz Libya’daki kardeşlerine kurşun sıkan el, bomba atan uçak olmayacak.
Şu aşamadan sonra artık hatadan dönülmesini, Libya’ya petrol gözüyle değil, vicdan gözüyle bakılmasını istiyor, bunu gerçekleştirmek için yoğun gayret sarf ediyoruz."