spot_img
spot_imgspot_img
20.4 C
İstanbul
Cuma, 11 Ekim 2024

Havacılık sektörü geleceğini masaya yatırdı

Seçtiklerimiz

Havacılık sektöründeki yeni gelişmeler ve yeni teknolojilerin yerli üretimde kullanılması gibi konuların dile getirildiği konferansta özellikle yeni teknolojilerin sağlanması ile birlikte maliyet konusu öne çıktı. Konuşmacılardan Prof. Dr. İbrahim Özkol, yeni bir ticari jet uçağının sadece ar-ge çalışmaları için harcanan paranın 6 milyar doları bulabildiğini, uçağın sertifikalandırılıp uçuşa hazır hale gelmesinin ise yaklaşık 5 yıl süreceğini belirtti.

Konferansa; Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Mehmet Çetin, Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Fatih Sert ile birlikte askeri yetkililer ve akademisyenler katıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Özkol ve Koç Üniversitesi’nden Yardımcı Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansta Özkol, Türk sivil havacılığı ve güç sistemleri konusunu, Karabeyoğlu ise hibrit roket teknolojisinin gelecek uzay sistemlerindeki yeri konusunu anlattı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Fatih Sert, yeni gelişmeleri takip edebilmek ve havacılık teknolojisinin gerektirdiği altyapıyı oluşturup bu teknolojileri etkin şekilde kullanabilecek insanları yetiştirmek gibi bir görevi yerine getirdiğini söyledi. Sert, konferansta çok geniş bir yelpazede 100’e yakın bildiri sunulacağını ifade ederek yapay zekadan malzeme teknolojisine kadar pek çok konunu bilimsel olarak tartışılacağını anlattı.

YENİ TİCARİ BİR JET 4-6 MİLYAR DOLARA YAPILABİLİYOR

Prof. Dr. Özkol’un uçakların üretim maliyetlerine ilişkin sunduğu veriler dikkat çekti. Özkol, havayolu için harcanan her 100 doların ekonomi için 325 dolar değer taşıdığını belirten Özkol, havacılık sektörünün hem direk katkı hem de yan sanayileriyle birlikte ülke ekonomilerine büyük katkı sağladığını söyledi. Airbus şirketinin yeni uçak talebine ilişkin yaptığı araştırmanın sonucunda 27 binin üzerinde yeni uçak siparişi gelmesinin beklendiğini anlatan Özol, Boeing’in tahminine göre gelecek 20 yılda yolcu sayısının şu ankinin 3 katına çıkmasının beklendiğini hatırlattı. Özkol, bu gelişmeler ışığında milli uçak ile ilgili çalışmaların büyük önem taşıdığını hatırlatarak “Zaten Türkiye’de Hazerfen Ahmet Çelebi’nin uçma girişiminden ilk roketli uçuşun yapılmasına, 1938 yılında Avrupa’dan kalite ödülü alan bir yerli uçağın imalatına kadar münferit başarılara imza atmış bir Türkiye’nin yakın gelecekte dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri ve coğrafyasının önemli bir oyuncusu adayı olma doğrultusunda milli sivil uçak üretimi endüstrisini tesis etmesi uygun bir hedef olarak görülmektedir.” dedi.

Özkol, havacılık sektörünün bel kemiğini oluşturan uçak teknolojisinin ülkeler için bir liderlik ölçütü olarak değerlendirilmekte olduğunu hatırlatarak maliyetlerin yüksekliğine işaret etti. Özkol, “Yeni bir ticari jet geliştirmek yaklaşık 4 ile 6 milyar dolarlık bir ar-ge harcaması gerektirmektedir. Yeni bir uçak geliştirmek büyük sermaye maliyetleri gerektirmesinin yanında gelirlerin yavaş bir şekilde önemli bir gecikme ile ortaya çıkması sürecidir. Yeni bir uçağı ortaya çıkarmak, sertifikalandırmak 4 ile 5 yıl almaktadır. Uçaklar 400 ile 600 birimlik bir başlangıç üretim grubunun ortalama beklenen maliyeti bazında fiyatlandırılır. İlk birimler zararına satılabilir. Bir tahmine göre yeni bir uçak yaklaşık 70. birime kadar eksi nakit akışına yol açmaktadır.” şeklinde konuştu.

‘MİLLİ UÇAK STRATEJİSİ ÇOK ÖNEMLİ’

Türkiye’de ekonomik kalkınmanın hızlanması ve 2023 hedeflerinin yakalanmasına yönelik milli uçak ile ilgili stratejilerin önemine atıfta bulunan Özkol, “Sivil ticari uçak üretimi ticari ve askeri operasyonlar arasındaki sıçramalardan dolayı askeri anlamda stratejiktir. Teknolojik yenilik endüstrinin bir tarafından diğerine sıçrar. Tüm ticari uçak üreticileri aynı zamanda büyük askeri yüklenicilerdir. Endüstrinin bu iki ucu örtüşen bir taşeron ve tedarikçi havuzunu paylaşırlar. Rekabetçi bir uçak endüstrisi askeri üstünlüğe katkı sağlamaktadır. Dikkat edilirse büyük ticari uçak üreticilerine sahip ülkelerin aynı zamanda en büyük silah satıcısı demokrasiler olmaları bir tesadüf sayılmamalıdır.” ifadesini kullandı.

Hibrit roket teknolojisinin gelecek uzay sistemlerindeki yeri konusunda araştırma ve maliyet harcamalarının önemini anlatan Yardımcı Doç. Dr. Arif Karabeyoğlu da, 20 yılı aşkın bir süre ABD’de kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüğünü ve yaptığı araştırmalarda Türkiye’deki uçak teknolojisi ile ilgili kuruluşların özellikle itki teknolojisinde geride kaldığını söyledi. Roketsan’da bu konuda endüstriyel bir birikiminin olmadığını söyleyen Karabeyoğlu, “Bu alanda genel olarak hem endüstri hem diğer kuruluşlar çok sınırlı. Benim kanımca Türkiye Cumhuriyeti’nin bu boşluğu kapatması bağımsız ve sürdürülebilir bir uzay programı oluşturulabilmesi için çok kritik. Dolayısıyla bu konuya eğilmemiz, bilhassa gençlerimizi bu konuda yetiştirmemiz en önemli problemlerden biri.” diye konuştu.

Dünyada da gelişen teknoloji ile birlikte insanlığın yaklaşık 55 yıldır uzaya gittiğini hatırlatan Karabeyoğlu, deneyimlere rağmen uzaya erişimin hala çok riskli ve pahalı bir süreç olduğunu hatırlattı. Uzaya uydu göndermenin maliyeti üzerinde duran Karabeyoğlu, “Uzaya küçük bir uydu atacaksınız, Amerika’daki bir sistemle bunu yapmak istiyorsanız yaklaşık 55 milyon dolar, Avrupa’da da durum farklı değil. Rus fırlatma sistemleri de biraz daha ucuz ama onların fiyatları da yukarı doğru gidiyor. Çin ve Hindistan fırlatma sistemleri de nispeten daha ucuz olsalar da yine pahalı sistemler. Dolayısıyla dünyanın dışına çıkıp uzaya erişmek için çok ciddi sıkıntı var.” değerlendirmesinde bulundu. 

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika