spot_img
spot_imgspot_img
15.8 C
İstanbul
Cuma, 29 Mart 2024

Çekirdekten yetişti dünyayı ‘TAV’ladı

Seçtiklerimiz

Hamdi Akın… O bir şirket avcısı, paranın sihirbazı… Kendine şirketler yaratıp satmayı, istihdam sağlamayı misyon edinmiş. ‘Şirket kurmak ibadet kadar kutsaldır’ diyor. İş hayatına sinemada gazoz ve çekirdek satarak adım attı. Lisede 6 Fen B’de okuyordu, fen’i aldı, soyadının ilk hecesiyle birleştirdi ve Tekfen markasını örnek alarak Akfen’i yarattı. Atatürk Havalimanı ihalesini alması dönüm noktası oldu, TAV doğdu. Bugün dünyanın 3 büyük havalimanı işletmecisinden biri haline getirdiği TAV’ın yanı sıra enerji, otel ve liman işlerine toplam 4 milyar dolar yatırım planlıyor.

Önce kendinizi, iş hayatına adım attığınız günleri anlatır mısınız?

Üniversite yıllarım, okullarda sağ sol çatışmalarının olduğu döneme dayanıyor. Okumak isteyenler okula gidip gelemiyordu. Okullar sürekli işgal altındaydı. Bu nedenle okul çevresinde kahveler oluşmaya başlamıştı. Ben oralarda zaman öldürmek istemediğimden çalışmaya başladım. Ama iş hayatına adım attığım yıllar, çocukluk dönemine dayanıyor. Çizgi roman, çekirdek, misket, gazoz sattım. O zaman aldığım sokak eğitiminin ne kadar önemli olduğunu sonradan anladım.

Akfen nasıl doğdu?

Eğitim hayatı boyunca fen bilimi okumak markanın temelini oluşturdu aslında. Lisede fen bölümünde okudum. Ardından mühendislik eğitimi aldım. Sıra, iş kurmaya gelince de soyadımın ilk hecesini alıp, eğitimini aldığım bilim dalının branşını birleştirdim. ‘Akfen’ ortaya çıktı. Bir de o zamanlar meşhur Tekfen vardı. Onlardan çok etkilendim. Tesadüf ki; yıllar sonra, Tekfen Holding’le Akfen Holding komşu oldu. Binalarımız yanyana, tesadüf tabii…

Hikayeniz nasıl başladı?

Ben makine mühendisliği okumuştum ve işimi yapacaktım. Bir arkadaşımla birlikte ısıtma, havalandırma, klima işleri yapmak üzere 1976 yılında şirket kurduk. 10 yıl sonra şirketin tamamını satın aldım. Büyüme hayallerim vardı ama büyümenin bu boyutlara geleceğini hesaplamamıştım tabii. 1986 yılında inşaat işi geldi, 10 yıl da böyle devam etti. 1997 yılında Atatürk Havalimanı ihalesini kazanmamızla birlikte asıl büyümemiz bundan sonra oldu.

Atatürk Havalimanı ihalesiyle birlikte alanında dünya markası olan TAV doğdu…

Evet, TAV’ın tarihi 1997’de İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali ihalesiyle başlamış oldu. Tepe ve Akfen Grupları’nın ortak girişimi olarak kurulan TAV, yurt dışında havaalanı işinde ilerledi ve konusunda dünyanın üçüncü büyük firması haline geldi. Türkiye’de pek çok havaalanına imza atarken, yurt dışında da Tiflis, Batum, Monastir ve Enfidha Hammamet, Üsküp ile Ohrid Havalimanları’nı işletiyoruz. Ayrıca Kahire ve Katar Havalimanları da bizim. Libya Trablus Havalimanı’nın inşaatına oradaki durumdan dolayı ara verdik. Bir de devam eden Medine Havaalanı var.

Akfen’in ana faaliyet alanı havalimanı yatırımları. Ama sizin başka lokomatif sektörlerde de çok işiniz var.

TAV, Türkiye dahil toplam 4 ülkede 10 havaalanını işletiyor. 2011’de hizmet verdiği yolcu sayısı 53 milyona ulaştı. 2020 hedefi 100 milyon yolcu. Onun dışında enerji, liman işletmeciliği, gayrimenkul, denizcilikte yatırımlarımız var. Akfen’in 343 MW’lık HES projesi bulunuyor. Mersin Kom-bine Doğalgaz Santrali için arazi hazır, 290 milyon euro’ya elektrik santrali kuracağız. Geçen yıl İDO’yu konsorsiyumla aldık. Atıksu arıtma işlerimiz de bir yandan yürüyor.

Ekonomik krizlere nasıl bakıyorsunuz?

Elinizde olmayan etkenler sizi hedefinizden saptırabilir. İstikrar çok önemli. Geçmiş 10 yılı ben çok istikrarlı buluyorum, bundan sonraki 10 senenin de aynı şekilde olmasını diliyorum. Artık dünya ekonomisinden konuşulması lazım.

Avrupa iflasın eğişinde…

Kapalı bir çok ülke var dünya üzerinde, bunlar büyüyecek. Dünya ekonomisine bu kapalı ülkeler de dahil olduğunda, Avrupa’nın ve ABD’nin büyümesi durmayacak. Finans kolaylıklarıyla, geri kalmış ülkelere yatırım yaparak, kendine gelir yaratarak uzun vadeli sermaye yapmalı.

AB’den vazgeçmiş olabilir miyiz?

AB’den vazgeçsek bile onlar bizden vazgeçemeyecek. Gelişmekte olan ülkelere ihtiyaçları var. Yüzde 2 büyüyorlarsa, dünyanın yüzde 10 büyüyen ülkelerine ihtiyaçları var. Sosyal entegrasyon ve din faktörü aşılabildiği zaman 1 yılda gireriz AB’ye. Türkiye bu süreçte yapabileceğinin en iyisini yapıyor. İstediklerinde kapılarını açacaklar. AB çok rahat bir bölge olmaktan uzaklaşıyor. Bazı avantajlarını kaybedecek gibiler. Belki de ekonomik anlamda bizim için de cazibesini kaybedecek ama sosyal açıdan ihtiyacımız var onlara.

Fransa meselesine bile fırsat olarak bakmalıyız

OLAYLARA iyi tarafından bakmak lazım. Fransa meselesine bile… Bu süreç, Kıbrıs meselesinin çözümüne yol açabilir. Gerçek olan sorunu iyi tespit etmek. Ekonomik bağımsızlığını kaybeden ülkeler, idari karar alabilme özelliğini de kaybediyor. Kıbrıs çözülürse, AB yakınlaşma süresi hızlanacak, belki ardından Ermeni sorununun çözümü de gelecek. Fransa’daki oylama da bir fırsat bence. Onların neler yapılabileceğini gösterdi bize.

Ya Egemen Bağış için başlatılan soruşturma…

Egemen Bağış için başlatılan soruşturmayı da iyi tarafından görmek lazım bence. Zaten siyasi dokunulmazlık nedeniyle sonucu olmayacak o girişimin. Fransa bu olaya belki de başka gözle bakacak. Bir fikrin söylenmesine engel olmanın tamamen anayasaya aykırı olduğuna karar verecek zamanla…

‘Trafikte hız yapıyorum diye artık araba kullanmıyorum’

GÖREVİ ihmal beni çok sinirlendirir. Birine görevi olan işi yapmasını hatırlatmak zorunda kalmak… Ayrıca trafikte hız yapmayı severim bu yüzden artık araba kullanmıyorum.

Çocukken size ‘büyüyünce ne olacaksın’ diye sorduklarında ne derdiniz?

Çocukken pilot olacağım demişimdir, her çocuk bunu söyler. Ne olacağımı bilmiyordum ama ne olmayacağımı biliyordum. Bankacı ya da memur olmayacaktım. Kafamdaki hep serbest çalışmaktı.  

Araplar’ın ‘Muhteşem Yüzyıl’ sevgisini paraya çevirmek lazım

Dubai ve Abu Dhabi’de Türkiye’ye çok yoğun bir ilgi ve sevgi var. Dubai Al Zayed Caddesi’nde 5-10 metre aralıklarla Muhteşem Yüzyıl dizisinin afişlerini asmışlar. Bilinirliği, Türkiye’ye olan merakı artırmak lazım. Bu ilgiyi paraya çevirmek lazım. Araplar’ın buraya gelmelerini, mal mülk almalarını, yatırım yapmalarını sağlamak gerek. Onlarda çok para var, o parayı buraya getirmek ancak tanıtımla sağlanabilir.

Hakim güçlerin piyonu olmak beni her zaman rahatsız eder

Suriye meselesinden çok rahatsızız. Orada Türkiye’nin güç kullanma durumu Türkiye’nin seçimi değil, Avrupa’nın zorlaması. Avrupa, ‘bu meseleyi halledersek memnunluk duyacağını ancak onların müdahale etmeyeceğini’ ifade ediyor. Bu durumun sonuçları hiç kimseyi mutlu etmez. Bu meselenin sadece Türkiye’nin sorunuymuş gibi gündeme getirilmesi sözkonusu. Hakim güçlerin piyonu olmak, birilerinin telkini ile hareket etmek beni rahatsız eder. Biz kendi kararlarımızı kendimiz verecek kadar büyük bir ülkeyiz. Bu konuda çok dikkatli olunmalı, sıcak temas fayda getirmez. Suriye’yle 30 yıldır aramızda hep mesafe vardı, sonuçta Apo’yu o bölgede barınıyordu. Son dönemde aradaki buzlar erimişti. Ancak hükümetin Esad’a desteğine rağmen o, bir gelişme göstermedi. Esad, yapılan telkinlere kulak asmadığı için bu duruma gelindi.

Kızını elin oğluna veriyorsun da şirketini niye vermiyorsun?

BİZ iş adamlarının, şirketlerimizi satıp sermayeye dönüştürerek yeni istihdam yerleri oluşturmamız lazım. Ülkemizin ihtiyacı olan bu. Şirketlerin yüzyıllar boyu devam etmesi gerek. Biz yaşlandıkça şirketlerimiz de yaşlanır, körlük oluşur. Bu nedenle hemen şirketi başkalarına devretmeniz gerekir. Kızınızı elin oğluna veriyorsunuz da şirketinizi niye veremiyorsunuz, şirketiniz kızınızdan daha mı önemli. Şirketlerin yaşaması ülke için çok önemli, bu konunun çerçevesinin belki de yasalarla çevrilmesi lazım. Ben de şirketleri alıp iyileştirip satmaktan yanayım. Bundan sonra de şirketlerim değerini buldukça satarım. Bir ülkenin zenginliği şirket sayısı ile belirlenir. Bizim şirket sayımız 600 bin civarıyken, Avrupa Birliği’ndeki şirket sayısı 23 milyon adet. Bu şirketler istihdam kapısı. Şirket kurmak ibadet kadar önemli.

İlgili Makaleler

- Corendon -spot_img

Son Dakika